Büyük Torbalı

Anımsatma…

“Dörtnala gelip uzak Asya’dan

Akdeniz’e bir kısrak başı gibi

uzanan bu memleket bizim.

bilekler kan içinde,

dişler kenetli, ayaklar çıplak

ve ipek bir halıya benzeyen toprak, bu cehennem, bu cennet bizim.” Nazım Hikmet (Kurtuluş Savaşı Destanından)

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
Anımsatma…
Atiye Tumuklu( atiyetumuklu@buyuktorbali.com )
77 Görüntüleme
29 Ekim 2016 - 10:15
REKLAM ALANI

(300x250px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.

 

Yıl: Miladi 1299. Yer: Söğüt. Osman Bey tarafından kurulan ulu bir çınara benzeyecek bir beylik. Sonrasında üç kıtaya hâkimiyet. Altı yüz yirmi dört yıla yayılan ve otuz altı padişah tarafından yönetilen uzun ömürlü bir imparatorluk.

İmparatorlukta egemen olan tek kişi, o da padişah. Yönetim çoğu zaman babadan oğula geçmekte. Kiminin küçük olması, deli olması engel sayılmadığı gibi bu başa geçişlerde ayak oyunları ve entrika diz boyu. Başrol oyuncuları, harem kadınları ve hadım ağalar. Arkası kardeş, kardeşi, baba, oğlu boğazlatma. Böylesi, tek kişinin kendi başına buyruk, sorumsuz, denetimsiz yönetim. Adı da Mutlakiyet.

Yasa koyucu, uygulayıcı, yargılayıcı tek kişi. O ki adeta Tanrının yeryüzünde görüntüsü. Bunun ayrımında olanlar bu sıfatı kullanmakta sakınca görmüyorlar.

Zaman,  deli bir ırmak gibi önüne setler kurulamaz biçimde ileri akmakta. Gerekler düşünceler inançlar hızla değişmekte. Yüz ölçümünde tek bir santimetre oynamadan Dünya küçülmede. Düşünceler doğduğu yerde kalmayıp sınırları aşmakta. Kişiden öte kitle aydınlanmaları. Olay yöneten yönetilen değil, ezenler ezilenler. Bir ülkeyi saran bu yeni kıvılcım düşünceler, sınır hudut kral imparator dinlememekte. Güne kadar yönetence sürü işlemi gören halk yığınları, ölüm bahasına harekete geçiyor. Toplumsal ateş meydanlarda. Kan, gözyaşı, ölüm, kişisel bağımsızlık yolunda akmakta. Tabanın eylemi: “İhtilal.”

Değişmeyen tek şey değişim ve gelişim. Tıpkı diğer insanlık yararına olan yenilikler gibi, bu aydınlanma ateşi, kişisel ve toplumsal bağımsızlık istemleri yüzyıllar sonrası ulu bir çınara benzeyen Osmanlı İmparatorluğunda… Padişah, yetkilerini sınırlayan meclisi kabullenmek zorunda. Bu meclis üyeleri halkın dileklerini yöneticiye duyurup, yasa tasarısını hazırlamakla görevli. Yalnız bu yasa taslakları, padişah, benimsediği koşulda yasalaşıyor. Adı “Meşrutiyet” 1876 ve 1908 yıllarında iki kez ilan edilip deneniyor.

Egemenliğin kayıtsız şartsız ulusun olan, kendini yönetme yetkisini temsilcileri- milletvekilleri- aracılığı ile kullanılan, yurttaşın seçme ve seçilme hakkı olan, üçüncü yönetim biçimi daha var. Adı “Cumhuriyet” Seçilen temsilciler yasalar yapar. Yöneticileri, ulusu adına denetler. Yönetilenler dilerlerse seçimlerde yöneticilerini değiştirirler. Tarihler 20. yüzyılı gösterirken böyle bir yönetim şekli kafalarda düşünce filiziyken, gözlerin dikilip nice kalpların attığı bir şehir var. O da öyle bir şehir ki…

Şehir, şehirden öte. Efsunlu efsaneler yatağı.

Bin yıllık. Kurulan, yıkılan devletler, köklü imparatorluklar tarihi.

Adına nice şehrehgizler yazılmış, Yazan kalemler baştan sona şiir kesmiş.

Şehir, büyük,  geniş,  koskocaman. İyiyle kötüyü, yiğitlikle haini kucaklar.

Şehir, bir baştan sona kimi deniz mavisi kimi kar beyaz keser. Kimin de tepeden tırnağa, bahar erguvanına bürünür. Güzeller güzeli.

Şehir, serapa sefa sürüp zevkin koynunda sabahlayanlar ve açlıktan köpük kusanlarla dolu.

Şehir, bir yanıyla yeni doğmuş bir bebek kadar masum. Öte yanıyla bin yılık sözüne güvenilmez olayların kaşarladığı Bizans kahpesi.

Şehir, sadece şehir de değil başkent. İstanbul. Bu şehirde bir el hıyanete imza atıp anahtarını işgalci güçlerin komutanına hemşerilik beratı olarak sunuyor. Sıkarken düşman elini bir dönemin cihan imparatorluğunu da bitirdiğinin farkında değil. Hem kendisini hem de vatanlarını satıp ülkesine ateşten gömlek giydirmeyi içine sindiriyor.

Bir başka el, yurtseverliğe giden yolu gösteriyor. Aysız bir on altı mayıs gecesinde, 23 arkadaşıyla birlikte, bindikleri yaşlı bir vapur, Anadolu’ya, bağımsızlığa dümen kırıyor.19 Mayıs sabahı Samsun’da, Anadolu güneşini selamlıyor. O el ve ona inanan başka eller, gün gelecek bağımsızlık bayrağını göndere çekecek.  Çağdaş dünyaya yeni bir ulus, yeni bir devlet, yeni bir ülke katacak. Bundan önce: Ülkenin çoğu ilinde yapılan kongreler. “Tek bir egemenlik var, o da Milli egemenliktir. Ülkeyi, yine ulusun kendi gücü kurtaracaktır.” ilkesiyle, gelen ulus temsilcileri 23 Nisan 1920 günü Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nde toplar. Meclis, Mustafa Kemal Paşa’yı “Meclis Başkanı” olarak seçer. Onun önderliğinde Türk Kurtuluş Savaşı. Halk ve düzenli orduların düşmana karşı omuz omuza yaptığı amansız sonu zaferle biten savaşı Çılgın Türkler yapar. Bu yeni ülke için üç önemli tarih.

1 Kasım 1922’de saltanat bitişi. 24 Temmuz 1923 Lozan Barış Antlaşması. 29 Ekim 1923 Türkiye devletinin yönetimi biçimi  “CUMHURİYET”

Unutulmaya,  unutturulmaya çalışılsa da bu ülkenin, bölünmez bütünlüğünü parçalattırmadan, Cumhuriyet yönetiminin kazanım ve kazandırdıklarıyla korunmak ve savunmak, gerekirse uğrunda ölünmek biçimiyle bizim. Unutanlara, unutturma çabalarına girenlere bir kez daha anımsatırım”

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
PİYASALARDA SON DURUM
  • DOLAR
    -
    -
    -
  • EURO
    -
    -
    -
  • ALTIN
    -
    -
    -
  • BIST 100
    -
    -
    -
KÖŞE YAZARLARI
Hava durumu
İMSAK-
GÜNEŞ-
ÖĞLE-
İKİNDİ-
AKŞAM-
YATSI-

Tüm Hakları Saklıdır. Torbalı Web