‘AKP Genel Baskan Yardimcisi Sayin Ömer Çelik’ bana önemli ipuçlari verdi. Önümü görmeme yardim etti. Allah ondan bin kere razi olsun.
Su yeni CHP ve sirti koltugun arkaligina bir türlü degmeyen yeni Genel Baskani Kemal Kiliçdaroglu var ya…
Bende, beynimde bir türlü netlesmemislerdi. Bin bir soru birbirinin kuyruguna tutunup, insana çile çektiren nöbetlere dönüsüyordu.                              ‘Acaba’ diyordum…
Su ‘kaset üretim ve dagitim sirketi’ istemeden bir iyilik mi yapti, yoksa basimiza yeni ürün bir sikinti mi yaratti?..
Huylanmak ne kötü…
Pimpirikli olmak ne zor…
Sayin Kemal Kiliçdaroglunun söylediklerini didik didik edip, satir aralarina bazen haddimizi bile asarak yarim gövde dalip; ‘hile’, ‘oyun’, ‘aldatma’ aradigimiz çok olmustur.
Siyasilerin ‘ak’ dediklerinin çogu zaman ‘kara’ çiktigina sayisiz defa sahit olmus bizim gibi dinazorlarin yogurda üfleyerek yaklasmasini hos görün.  Bu da öyle bir sey…
Daha önce genel müdürlülügünü yaptigi kurumun müstahdemlerini bile idare edemedigi seçim meydanlarinin süsü olmus, hatta ve hatta, bir rivayete göre SSK’yi ‘gümletmis’, ayrica belediye baskanligi gibi siyasetin ulvi siçrama tahtasi olarak kabul gören bir koltuga söyle eli bile degmemis birisine… Siz gelin de ihtiyatli yaklasmayin…
Biz de aynen öyle yaptik… Ne zaman kadar?..
Sayin Çelik’in: “CHP Lideri bu isleri bilmez” dedigi ana kadar…
Cümlenin can alici bölümü “bu isler…”
Sayin Genel Baskan Yardimcisinin ‘hangi isleri’ kast ettigi kendisinde sakli kalmasi kaydiyla, biz  “bu islere” biraz farkli bakip, Sayin Genel Baskan Kemal Kiliçdaroglunun bizdeki kuskulu yerini bir çirpida degistirdik…
Evet… Bence bir lider “bu isler” den anlamamali
Müstesar yardimcisinin içinde bulundugu heyetin yaptigi pazarliklardan ‘haberi yokmus gibi’ davranmamali…
Böyle isler yapmamali…
Hadi oldu bir kere diyelim, bari ‘seref’ sözcügünün arkasina ‘sizlik’ ekini ilistirmemeli…
Hani bu seref bizim ‘Kokoreççi Seref’ olsa, amenna…
Sözlük karsiligi agzina kadar dolu…  Hele o serefi yok sayan ‘sizlik’ eki var ya…
Kavgada bile söylenmez…
***
Bir lider taraf oldugu pazarligin sonsuza kadar gizlenecegi umuduyla, bir milletin kendisine bagladigi umutlari bir hamlede yirtip atmamali…
Bu örnek, bana göre tek basina bile olsa, söylenen diger laflari çoktan tartismali hale getirdi bile
Gerçi biz AKP (A) takiminin özellikle temel konularda, kamufülajli üsluplarla okuma özürlü aziz milletimizin ‘helal olsun size’ sesleri arasinda mali götürdügünü biliyorduk.
Biz söyledikçe hep; “sen çogunluktan daha mi iyi biliyorsun” hafifligiyle muskalandik.
Digerleri de zaman içerisinde birer birer açiga çikip, günes yüzü görmeye basladikça, ‘aldatarak yönetmenin’, ‘demokrasi’ diyerek yok etmenin, ‘hukuk’ diyerek süründürmenin ne anlamlar tasidigina taniklik edecegiz…
Hem biz, hem de tarih…
Çünkü ‘yalan’ üzerine bina edilmis hiçbir sistem uzun ömürlü olmamistir. Hiçbir sey sonsuza kadar sir olarak kalmamistir. (Dolmabahçe dahil…)
Tipki bu son örnekte oldugu gibi… Tipki bir seylerin ayaga dolanmaya basladigi gibi…
Yalan – dolan ne Hiristiyan’a, ne Musevi’ye, ne dinsize… Ille de Müslüman’a hiç ama hiç yakismiyor…
“Siyasetin dogasinda var” diyenlere de, siyasetçi kimligi yakismiyor. Yeter artik, bu millet ‘yalani’ siyasetin ana malzemesi olarak gören insanlari yakalarindan silkeleyip atmali.
Dogrulari açik yüreklilikle insanlarla paylasmanin kisa vadede ki götürüsünden çekinmek, ülkenin yarinina yapilacak en büyük kötülüktür.
Ikinci dünya savasi sirasinda, Ingiliz halkina: “Ben size kan ve gözyasindan baska bir sey vaat etmiyorum” diyen insanda politikaciydi…
Bir seylerin üstesinden beraberce geleceksek, öncelikle insanimizi aldatmamaliyiz.
Ben bu hükümete güvenmiyorum…
Bölücülüge karsi yürütülen politikalar bana inandirici ve sonuç alici agirlikta gelmiyor.
Inanmiyorum… Daha kötüsü ‘bölünmeyi legalize edeci oyunlarin parçalari oldugunun’ hazin ve hüzünlü süphelerine kapiliyorum.
Çünkü ben ülkemi seviyorum… Hem de “bu isleri iyi bilen” politikacilarina katlanarak…