TURKIYE’NIN zaman içinde nasil bir sosyal dönüsümden geçtigini anlamak için duvar yazilarini tarihsel açidan incelemek gerektigini düsünüyorum.
Bir zamanlar bu ülkenin sokaklarindaki  duvarlara ciddi meselelere dair sloganlar yazilirdi..
“Kahrolsun Amerikan Emperyaliz-mi”,”Tek yol devrim” ya da “Umu-dumuz Ecevit”gibi…
Evet, bundan 30 yil kadar önce benim gü-zel ülkemde duvarlara siyasi içerikli slo-ganlar yazmak modaydi.
Ispanyol paça pantolon giymis, uzun favorili vatan evlatlari duvarlara ideal-lerindeki dünyanin anayasa maddelerini yazarlardi.
Sonralari duvar yazilari da dünyayi saran degisim ve dönüsüm rüzgârlarindan nasibini aldi.
Sizi bilmem ama bu mesele beni oldukça mesgul ediyor.
O yüzden sokaklarda olur olmaz yerlere çiziktirilen duvar yazilarini dikkatle oku-yarak oradan bir takim toplumsal mesajlar alma çabasina giriyorum.
En çok dikkatimi çeken nokta ise duvar yazilarinin genelinin karsiliksiz ask te-masini ya da sevip de ayrilma trajedi-sini isliyor olmasi…
Bir zamanlar duvarlara “Kahrolsun Amerikan Emperyalizmi” yazan Ispan-yol paçali gençlerin çocuklari öyle anla-siliyor ki duvarlarin özgür bagrina ba-balarindan farkli temalar isliyorlar.
Yazilanlarin çogunlugu sevgiliye isyan ya da askta umdugunu bulamama mevzu-larina dair seyler..
Duvar yazilarinda artik “Meger bir vefasizi sevmisim”, “Hosçakal ay yüz-lüm”, “Bu sehir girdap gülüm” gibi ifadelerle karsilasiyoruz.
Ben buradan sunu çikariyorum: Bir za-manlar bu ülkede vatanina asik bir genç-lik vardi.
Simdi ise babalarinin aksine, depolitize olmus, aska asik bir gençlik var. Iki ku-sagin ortak yani ise asklarinin karsiliksiz kalmasi…
Bunu da ben demiyorum, duvar yazilari böyle söylüyor…

TARIHI PLAN YAPANLAR YAZAR…

TARIHÇI degilim, tarih ögrenimi gör-medim ama tarih okumaya bayilan birisi oldugumu söylersem abartmamis olurum.
Kendime göre bir tarih kültürüm, yoru-mum ve bir tarih felsefem vardir.
Son zamanlarda tarih konusunda aklimi mesgul eden bir sorunun yanitini kendi kendime verdigimi düsünüyorum.
Bati dünyasi olarak adlandirilan Avrupa ve Amerika’nin neden son 300 yillik zaman diliminde dünya siyasetinde söz sahibi oldugunu düsünüyordum.
“Tarihi Degistiren Imparatorluklar” isimli bir kitabi okuduktan sonra bu sorunun yaniti kafamda sekilleniverdi.
Dünya tarihinin her döneminde söz sahibi olmus farkli politik güçlerin en belirgin özellikleri, bir ideali, bir viz-yonu harekete geçirme kabiliyetlerin-de yatiyor.
Büyük Iskender’in Makedon Imparator-lugu dogu ile batiyi birlestirme idealine sahipti.
Cengiz Han’in Mogol Imparatorlugu bilinen dünyanin tümünü fethetme hedefi tasiyordu. Ingiliz Sömürge Imparatorlugu denizler yoluyla dünya ticaret agina sahip olma gayesine sahipti.
Su anki Amerikan Imparatorlugunun mis-yonu ise para hareketlerini kontrol ederek dünya ticaretine hakim olmak ve enerji kaynaklarina sahip stratejik noktalara hükmetmek.
Bizlerse “Füze Kalkani olalim mi, olma-yalim mi” mevzusunu tartisip duru-yoruz.
Baskalarinin planlarinin bir parçasi olmaya devam ettigimiz sürece de onlar tarihin akisina sekil verirken, biz bu meseleleri tartismaya devam edecegiz. Sonra gelsin bagimsizlik yalanlari…