Büyük Torbalı

GARİP DAYI VE BABALAR GÜNÜ

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
GARİP DAYI VE BABALAR GÜNÜ
1.029 Görüntüleme
20 Haziran 2015 - 8:29
REKLAM ALANI

(300x250px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.

Tanıyanınız yoktur Yazıbaşı’nın Garip Dayısını.

Yaşı 86. Üç oğlan bir kız, dört çocuk babası.

Çileli ömrü dağlarda, taşlarda, tarlalarda, çamur içinde, toz içinde, zorluklarla, yokluklarla geçmiş…

Hep çocukları için çalışıp didinmiş. Hiç değilse onlar bari hayatlarını kurtarsınlar, kendisi gibi çile çekmesinler diye…

Yememiş içmemiş, denizi tatili hayatında görmemiş…

Canı gibi sevdiği çocukları önlerine bakmasınlar diye…

Hepsini iş güç sahibi yapıp baş göz etmiş. Mürüvvetlerini görmüş yani.

Şimdi hepsinin evi ocağı ayrı, yedi tane de torunu var.

On iki sene önce de çok sevdiği eşini kaybetmiş.

Esas çileli hayatı da ondan sonra başlamış…

Taziye ziyaretlerinin ardından, artık çocukları da aramaz olmuşlar onu.

Büyük bir boşluğa, hayatın karanlık denizlerine düşmüş Garip Dayı.

Ömrünü, hayatını, her şeyini verdiği canları onu nasıl yalnız başına bırakırlardı…

Meşakkatli hayatının ağırlığıyla çökmüş, yıpranmış, mecali kalmamış babalarını…

Canı çok acımıştı.

Kime ne diyebilirdi ki… En güvendiği, en çok sevdiği canlarından gelmişti darbe…

Viraneye dönmüş kerpiç evinde, yapayalnızdı artık.

Bir kendisinden başka hiç kimse yoktu.

Hayat, gerçekten bu muydu acaba diye düşündü…

Çileli yaşamının ağırlığıyla çöken omuzları, bükülen beli, romatizmalı dizleri, rahat vermeyen prostatıyla nasıl baş edecekti yalnız başına bu hayatla…

On iki yıldan beri kapısını çalan olmadı Garip Dayının.

Kim bilir kaç bayram, kaç babalar günü geçmiştir…

Belki bu babalar gününde diye umutlandı…

Ama, yine ne gelen oldu, ne de soran.

Ümitsizce doğruldu, duvara dayalı bastonunu aldı, gıcırdayan eski tahta kapıdan avluya çıktı.

Kapının önündeki taşa oturdu.

Avluya bakarken, maziye daldı… Geçmiş günler bir film gibi geçti gözünün önünden…

Çocuklar ile bu avluda oynayışlarını… Çil horozu yakalamak için ardından koşturmalarını… Ağaçtan yeşil erik koparmalarını… Düştüklerinde onlardan fazla kendi canının acıdığını…

Akşam olmak üzereydi.

Dizlerinin arasındaki bastonuna dayanarak doğruldu. Yavaş yavaş tahta kapıdan içeri girdi.

Canı pek yemek istemiyordu. Ama öğünün hatırı var ya…

Çıkınını yere serdi. Kimbilir kaç kez sofraya konmuş kalkmış, zeytinleri kurumaya yüz tutmuş, zeytin tabağı ile bir parça ekmeği çıkının üzerine koydu.

Hep eşi hazırlayıp önüne koymuştu yemeklerini.

Yemek yapmayı hiç bilmezdi. Köy adamıydı işte.

Aklına hanımının yaptığı acılı kuru fasulye geldi…

Pek severdi Garip Dayı kuru fasulyeyi.

Önündeki tabaktan bir zeytinle bir parça ekmeği attı ağzına.

Dişsiz damağının arasında bir dolandırdı… Ağzında düğümlendi lokma… Gözlerinden süzülen yaşı çıkının ucuyla silip topladı sofrasını.

Divana oturdu, küçük tahta pencereden yola bakmaya başladı. İnsanlar geçiyordu akşamın telaşıyla hızlı hızlı…

En son, ilerideki komşunun fabrikada çalışan delikanlı oğlu, Şahin arabasıyla geçti…

Arabanın yarım açık camından teybin sesi duyuluyordu…

Fatih Kısaparmak’tan…

“Ağlama benim babam

Ağlama naçar babam

Kara gündür geçer babam

Bir kapıyı kapayan

Bir kapıyı açar babam.”

Hüzünlendi Garip Dayı. Sonra, hemen yanı başındaki duvardan bir takvim yaprağı kopardı.

Yaprağın ön yüzünde 21 Haziran 2015, alt kısmında ise “Bugün Babalar Günü” yazıyordu.

Kahroldu… Keşke okumasaydı… Sonra yaprağın arkasını çevirdi. Severdi hikmetli sözleri…

Şöyle yazıyordu “Bir kimsenin son günlerini görmeden mutlu yaşadı demeyin.”

Ne kadar doğru söylemişler diye düşündü…

Gözlerinden süzülen yaşları omzundaki poşunun ucuyla sildi. Yeleğinin bollaşmış cebinden topaklaşmış bir peçete yumağını çıkarıp burnunu sildi. Sonra o peçete yumağını özenle yine yeleğine yerleştirdi.

Siz hiçbir bayram, hiçbir babalar günü, sokaktan eli kolu paketli geçen başkalarının çocuklarına bakıp bakıp…

Yanağındaki damlaları elinin tersiyle silip…

Gelmeyeceklerini bile bile çocuklarınızı beklediniz mi hiç?

Her şey anlamını yitirmiş, her şey hayal olmuştu…

Bu acımasız hayattan geriye kendisine kalan, eski bir yelek, altı köşe bir kasket, eski bir pantolon, boynundaki poşusu ve yalnızlık…

Hayatın bu kadar acımasız olacağını düşünmemişti hiç.

Sözün ve umudun bittiği yerdeydi…

Şöyle mırıldandı sitem ederek:

“Ey hayat! Daha fazla yorma beni… Ben fazlasıyla ödedim senin uğruna kaybettiklerimin bedelini…”

Sonra divana uzandı. Uyumaya çalıştı. Yastığın ıslanan tarafından diğer tarafa döndü.

Bir babalar gününü daha geride bırakıp, uyuya kaldı,

Yalnızlığın karanlığında…

Babalar günün kutlu olsun Garip Dayı.

Tekrar buluşmak umuduyla esen kalın.

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
PİYASALARDA SON DURUM
  • DOLAR
    -
    -
    -
  • EURO
    -
    -
    -
  • ALTIN
    -
    -
    -
  • BIST 100
    -
    -
    -
KÖŞE YAZARLARI
Hava durumu
İMSAK-
GÜNEŞ-
ÖĞLE-
İKİNDİ-
AKŞAM-
YATSI-

Tüm Hakları Saklıdır. Torbalı Web