“Kestim kara saçlarımı n’olacak şimdi
Bir şeycik olmadı deneyin lütfen
Aydınlığım deliyim rüzgârlıyım
Günaydın kaysıyı sallayan yele
Kurtulan dirilen kişiye günaydın” (Kestim Kara Saçlarımı)
O, “Ah kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya” diyen Türk şiirin anasıydı. 23 Ocak 1933 tarihinde Yozgat’ta doğdu. Sorgun ilçesinde ilköğrenimini tamamlayıp 1940’lı yıllarda Ankara’ya göç etti. Ortaöğrenimini Ankara Atatürk Anadolu Lisesi‘nde tamamladı. 1955’te Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi.
“Dünya uçurtmayla balonken
Kırmızı ve mavi tayfın bütün renkleri
Sana zehir zindan edenleri
Bağışlayacak mısın yüreğim (KÜÇÜK KIZIN TÜRKÜSÜ)
1956’da Yaşar Cankoçak’la evlendi. Bu evlilikten beş çocuğu oldu. Kaymakam olan eşinin görevi nedeniyle 1958-1972 arasında Anadolu’nun çeşitli ilçeleri. Gevaş, Alucra, Gerze, Saray ilçelerinde bulundu. Kahramanmaraş’ta avukatlık ve öğretmenlik yaptı.
“Saati sormadan korkuları vardır
Yitirmek tek yılgı
Sevdikleri sevmedikleri de olmuşsa zamanla
Şakırlar sevdiklerini de
Ötekini nevroza dönüştürüp saklarlar (KORKAN KADINLAR)
1972’de Ankara’ya yerleşerek Türk Dil Kurumu Derleme ve Tarama Kolu’nda çalıştı. Kültür Bakanlığı Yayın Danışma Kurulu üyeliğinde bulundu. Demokratik kitle örgütlerinin yeniden kuruluşu çalışmalarına katıldı. İnsan Hakları Derneği, Halkevleri, Dil Derneği gibi örgütlerde kurucu ve yönetici olarak görev aldı. 1978’de emekliye ayrıldı.
“Gün uzun türküsünü bitirdi
Karlı dallara yürüdü karanlık
Yalnızlık çekilmez bu vakit
Delirdi denizde yosun çayda balık
Gel artık.” (ÇAĞRI)
Anaydı.1980’lerde Ankara’da bir banka soygununa katıldığı gerekçesiyle tutuklanan ve dosyası Şentepe Devrimci Yol davasıyla birleştirilerek önce müebbet hapse mahkûm edilen sonra cezası Yargıtayca bozulan oğlunun cezaevi günlerinde yaşadıklarını şiirine yansıttı. 42 gün (1986) adlı kitabında Mamak Cezaevi’nde süren açlık grevini anlattı.
“Beni dünyadan ötelere götürdün
Kollarımı bağladın dur dedin
Tuz kokan geceler dur dedi
Durdum bekliyorum, gelme (SİYAH BEYAZ)
4 Kasım 2015’te tedavi görmekte olduğu hastanede hayatını kaybetti. Cenazesi 6 Kasım 2015 cuma günü Kocatepe Camii’nden kaldırılarak Karşıyaka Mezarlığı’na defnedildi.
“Bunlar en mutlu günleri ayrılığımızın
Yanaşmadan özleminin limanlarına
Bir uzun hava içinde kendimiz kendimizin
Uzasın dönmenin saçları, çağırma uzasın”(AYRILAR GEMİSİ)
İlk şiiri Son Haber gazetesinde 1951’de yayımlandı. Ardından Hisar, Varlık, Yeditepe, Türk Dili, Mülkiye gibi dergilerde çıktı. Başlarda şiirlerinin konusu doğa, aşk, ayrılık, özlem iken, daha sonraları ise toplumsal sorunlar ağır bastı. 1980 öncesinde halkın yaşadıkları, onun da hayatına ve şiirine yansıdı. Gezip gördüğü yerlerden aldığı esinle zenginleşen ve coşkulu bir insan sevgisiyle yoğrulan şiiri, toplumsal sorunları, yaşam-halk ilişkisini öne çıkardı.
“Giden gitti -yiten zaman-
Açtığın kapıdan girdim, adımı söyledin
İşte orda kaldım” (ORDA KALDIM)
Şiirlerinde büyük ölçüde folklor öğelerinden de yararlandı. Şiir üzerine yazılarını bir araya getiren “Şiiri Düzde Kuşatmak” (1983) kitabında, halk kaynağına inme isteğini, “halkta var olan öz ve biçimi diyalektik olarak yükseltmek, şiiri yükseltirken halkın yaşamının ve yaşam biçimlerinin yükselmesine yardımcı olmak” sözleriyle açıkladı. Şiirleri pek çok dile çevrildi. Kırktan fazla şiiri bestelendi. Bestelenen şiirlerinden biri, Sezen Aksu’nun 1993 tarihli albümüne adını veren Deli Kızın Türküsü’dür.
“Düşünsem hayır düşünmesem
Senin hiç haberin olmasa
Senin hiç haberin olmaz ki
Başlar biter kendi kendine o türkü” (Deli Kızın Türküsü)
2008’de Dağlarca’nın ölümünden sonra Milliyet gazetesinin yaptığı yaşayan en büyük şair araştırmasında en çok oyu aldı. Şiirinde doruk noktası olarak nitelenen Beni Sorarsan’ı 2013’te yayımladı. Bu kitabı Metin Altıok Şiir Ödülü’ne layık görüldü.
“Yeni dostlar yeni rüzgârlar gelir geçer
Yosun muydum kaya mıydım nasıl unuturlar
Kahredersin başın önüne düşer
Düşerse beni unutma” (UZUN YAĞMURLARDAN SONRA)
Şiir dışındaki edebi türlere fazla ilgi göstermedi ancak yedi adet kısa oyun yazdı. Ürettiği tiyatro metinlerinde kadın, evlilik, düzene yönelik eleştiriler, yoksulluk, yalnızlık, yaşlılık ve yabancılaşma gibi konular üzerinde durdu.
Acıkmaz usanmaz umutsuzlanmaz
Yoncasının dört yaprağı vardır
Binlerce gözüyle boşluktaki adam
Uzanır düşsel bir incelikten (YILDIZLAR İLE BOŞLUKTAKİ ADAM)
Her şey birikir
Sözler düşünceler ve nesneler biçiminde
Her şey birikir
Türk şiirinin güzel ablası GÜLTEN AKIN. Güle güle Ürettiklerin için sonsuz teşekkürler. Yattığın yerlere ışıklar dolsun.
Not: Gecikmiş bir yazı olduğu kabul. Yalnız, çocuk büyümez, yas kocamaz.