Vaktiyle bir arkadasim anlatmisti. Ufürükçü hocaya sifa bulmak için gelen hastalar bekleme salonunda oturuyorlar. Hocanin müsteri kiligindaki bir adami  da bu insanlarla konusup buraya gelme nedenlerini ögreniyor ve bir sekilde hocaya aktariyor. Sirasi gelen hasta yani hocadan sifa bulacagina inanacak kadar saf vatandas içeriye giriyor ve hocanin her seyi bildigine inanarak disari çikiyor. Son dönemde ülkenin gündemini olusturan “dinleme” olaylari nedense bana hep bu sahneyi ya da komsudaki gelin kaynana veya kari koca kavgasini duymak için kulagini duvara dayayan komsuyu aklima getiriyor. Ikisinde de dürüstlük yok. Ucuz kurnazlik ve kisiliksizlik yatiyor temelinde. 2005 yilinda kurulan TIB (Telekomünikasyon Iletisim Baskanligi) kimilerine göre, milyonlari dinleme amaciyla kurulmus. Ergenekon kapsamindaki tutuklamalarin çogunda telefon görüsmelerinin delil gösterilmesine bakarsaniz, böyle düsünenlerin hakli yanlari var. Yasaya uygun olarak ve mahkeme karariyla telefon dinlemeleri eskiden beri yapilmakta. Ancak, dinleme teknolojisini kullananlarin sadece haklarinda mahkeme karari bulunanlari dinlediklerinden nasil emin olacagiz? Nitekim yetkililerin yaptigi açiklamalarda, sadece mahkeme karari bulunan dinlemelerin kayda geçtigi bildiriliyor. Bu da yasa disi dinlemelerin inkâr edilmedigi anlami tasiyor. Yaptiginiz özel görüsmelerin birileri tarafindan dinlendigi süphesi sizi rahatsiz etmeye yetiyor ve bu, daha önce hirsizin girdigi bir evde yasamanin tedirginligine benziyor. Psikolojik açidan baktigimizda da, dinleme merakini bir hastalik olarak görüyoruz. Ucunda korku, âcizlik  ya da sapik tatmini bulunan  bir hastalik. Sonuç olarak, kendilerinin yasa disi dinlendigini iddia eden kisilerin bu dinlemeyi yapan ya da yapilmasina meydan verenleri alçak ve namussuz saymalarini çok görmemek lâzim.

*     *     *

Tekel isçilerinin direnisi bir ayi askin bir süredir devam ediyor. Bu direnis iktidar çevreleri disinda herkesten destek görüyor. Bu destek arttikça da iktidar sinirleniyor, en sakin görünenler bile gaf üstüne gaf yapiyor. Sayin Basbakan Devletin kasasini soydurmamaktan bahsediyor. Devleti Tekel isçileri soyuyormus da haberimiz yok. Maliye Bakani’na ne dersiniz? Hükümetin tek hatasi Tekel isçilerine “merhametli” davranmasiymis. Bu sütunda, devlet adami kimliginden çokça bahsettigim için oraya girmeyecegim. Fakat soracaklarim var elbette. Bu “merhamet” kavramina, isçilerin üzerine sikilan biber gazi da dahil midir? Önce, çalistiklari kurumu satacaksiniz. Sonra adamlar sokaga birakilacak ve gelirlerini yariya indirerek onlara “merhamet” ihsan edeceksiniz. Hem sonra, sat sat, nereye kadar? Sabah ve atv  malum kisilere satilirken iki kamu bankasindan bir çirpida kullandirilan 750 milyon dolarlik kredi isinde de bu merhametin izleri  var midir acaba? Araplara satilan Telekom’a ödenen miktarin iki yil gibi kisa sürede hem de vatandasin ödedigi telefon faturalarindan çikarilmasi hangi merhamete sigmaktadir? Maliye Bakani hakli. Merhametten maraz hâsil oluyor ama, her zaman degil.

*     *     *

Ulkenin bütün sorunlari çözüme kavusmus, egitim, saglik, ekonomi, tarim ve digerleri sanki dolu dizgin gidiyormus gibi, nicedir darbeyle yatip, darbeyle kalkiyoruz. Bu durumdan  TSK rahatsiz. Ben rahatsizim. Inaniyorum ki Mehmetçik’in anasi babasi yani vatandas da rahatsiz. Niyetiniz üzüm yemekse, kurumlarda yanlisi olan kisileri cezalandirirsiniz. Maksadiniz bagciyi dövmekse, kurumlara zarar verir ve yipratirsiniz. Bu durumda bu söylenti ve iddialarin arkasinin kesilmemesinden çikar saglayanlarin oldugu muhakkaktir. Hepimize lâzim olan TSK’nin yipratilmasi ancak içerideki ve disaridaki Türkiye düsmanlarini sevindirir. Bu dizi film bir gün bitecektir. Bu sorunun sagduyu ve serinkanlilikla asilacagina inaniyorum. Inandigim bir diger konu ise, 2003 yilina dayandirilan “darbe” iddialari ve 5000 sayfalik(!) belge dosyasinin, “Taraf Gazatesi”nin çikmasini beklemesidir.

Saygilarimla.