Yemek yerken yiyecekler ağzımızın içine batmaz. Ağzımızda bir yere yığılıp kalmaz. Boğazımızdan geçerken en küçük bir acı vermez. Midemizde saatlerce karıştırılmasına rağmen bir rahatsızlık hissetmeyiz. Saatlerce bağırsaklarımızda taşımamıza karşılık bir ağırlık hissetmeyiz. Akıl almaz bir şekilde besinlerin vücudun değişik bölgelerine nakledilişi o kadar sessiz ve rahat bir şekilde olur ki hiç haberimiz dahi olmaz.

Şayet bu saydıklarımızın çok azını biz kendi çalışmamızla yapacak olsak büyük sıkıntılar çekmemize rağmen başarılı olamazdık. Mesela sürekli hava toplayıp ciğerlerimize pompalamaya kalksaydık ömrümüz hava toplamakla geçerdi.

Kısacası sevgili dostlar! Rabbimiz, Yüce Kitabı’nda, “Biz insana sadece gücünün yettiğini, (yapabileceğini) teklif ederiz, yapmasını isteriz.” buyurur. Bunun açıkçası şudur: Biz kullarımıza bir şey yapmasını emrediyorsak mutlaka gücünün yeteceğini emrederiz.

Yapamayacağını emretmeyiz demektir. Rabbimiz bedenimizdeki bizim menfaatimize olan

sayısız olayı, bizim yapamayacağımızı bilir. Onları emretmez. Örneğin, “Mideni hiç durmadan karıştır, yediklerin faydalı şekle dönüşsün.” demez.

Şayet Rabbimiz bize; namaz kıl, haksız yere cana kıyma, komşunun hakkını gözet, zekât ver, helal kazan, Ramazan ayında oruç tut diyorsa bu sayılanların hepsi bizim yapabileceğimiz şeylerdir. Ve Allah (cc)bizim bunları rahatlıkla yapabileceğimizi bilir. Bildiği içindir ki emreder. Sadece yapabileceklerimizi emretmiş olması bile O’nun en büyük yaratıcı olduğuna delildir.

ÇALIŞANA DA YATANA DA AYNI ÜCRET

Oruç tutmak, özellikle farz olan oruç, ramazan ayında imsak’tan başlayarak akşam güneş batıncaya kadar, sadece Allah (cc)’ın sevgisini kazanmak gayesiyle yememek, içmemek ve cinsel yakınlıkta bulunmamaktır. Bu davranış nefislerimize zor gelse de yapabileceğimiz bir iştir. Neticede biz insanlar, dünyada imtihan için varız. Oruç ta bu imtihanlardan biridir. Öteki dünyada Allah’ın rahmetine ulaşmak istiyorsak bu dünyada nefislerimize zor gelen bir takım sıkıntılara katlanmamız gerekir.

Allah’ın emrini yapmayacaksın, ama Allah’ın emrini yapanlar gibi taltif edileceksin, bunu umacaksın bekleyeceksin, akla zarar bir düşünce şekli değil mi?

Yatana da bir yufka; yapana da bir yufka, adaletsizlik olmaz mıydı? (Evet olurdu.)

Rabbimiz adildir, adaletsizliği sevmez.

ORUÇ ALLAH İÇİNDİR.

Yüce Rabbimiz de bir hadis-i kutside, “Kulun yaptığı ibadet kendisi için, oruç ise benim içindir. Onun mükâfatını ben veririm.” buyurur.

Sevgili dostlar! Sizler bu müjdeyi biliyor ve oruçlarınıza devam ediyorsunuz, rabbim kabul buyursun inşallah.

Muhakkak ki, Ramazan orucu Müslüman olan kimseler için farzdır. Bir de Müslüman olduğu halde oruçtan muaf tutulanlar vardır. Bunlar:

• Deliler (Aklı olmayanlar, Allah (cc)’ın hiçbir emrinden sorumlu değillerdir.)
• Ergenlik çağına girmemiş olanlar (yani çocuklar) ve yolcular
• Hastalar (oruç tutmaları hâlinde hastalıkları artacak olanlar)

–   Emzikli kadınlar (çocuklarını emzirme döneminde olanlar)

–   Şiddetli açlık ve susuzluk çekenler (yiyip içmezse delirebilecek durumdakiler)

–   Oruç tutamayacak derecede ihtiyar olanlar

–   Tehdit edilenler ( “Oruç tutarsan öldürüleceksin.” diye tehdit edilenler) Artık

Oruç tutmayan dostlarımız, bu sebepleri gözden geçirmelidirler. Çünkü Rabbimiz mutlaka neden oruç tutmadığımızı bize soracaktır. Neden oruç tutmadığımızı kaçıncı maddeye dayandıracağımızı şimdiden ve şahsen bilmemiz gerekir. Çünkü mizanda avukat olmayacak.

Biz dostuz, öyleyse dostlarımıza doğruyu ve güzeli hatırlatmak vefa borcumuzdur.

Yaz tatilinde çocuklarımızı Kur’an kurslarına göndermeyi ihmal etmemeyi, bir de Kadir gecesini kaçırmamak için ramazanın bundan sonra ki her gecesini çok iyi değerlendirmemiz gerektiğini hatırlatmak isterim. Hayırlı cumalar.