Pehlivan pehlivan
İşte meydan, işte pehlivan
Güreş tutanlara
Yardım eder yaradan.
Allah Allah İllallah
Hayır, gele inşallah
Pirimiz Hamza Pehlivan
Aslımız, neslimiz
Hep pehlivan.
Alta geldim diye yerinme
Üste çıktım diye sevinme
Alta düşersen, apış.
Üste çıkarsan yapış.
Söğüt dalından
Odun olmaz
Moskof kızından
Kadın olmaz
Her ananın doğurduğundan
Pehlivan olmaz.
Parti genel başkanları, kispetlerini giyip er meydanlarına çıktılar…
Meydanlarda birbiriyle siyasi güreşe tutuşacaklar…
Kimisi, acı kuvvetini kullanacak, kimisi de tekniğini…
Halk nezdinde, bazıları gerçek pehlivan, bazıları da yalancı pehlivan olarak yer edecek…
Yalancı pehlivan.
Erzurum’un Hasankale ilçesinde de bir yalancı pehlivan varmış. Teyyo Pehlivan.
Ömründe Hasankale’nin dışında çıkmamış, kendini bile zor idare eden bir garipti
Hayatı boyunca kahvehane köşelerinde sürünen Teyyo Pehlivan, sadece kendi küçük dünyasında masum palavralar atabildi.
Salladığı iddia edilen palavraların çoğu öldükten sonra üretildi.
Teyyo pehlivan, gençliğinde heybetli bir insan olduğu için güreşlere çıkarılıyormuş.
Büyük ortada güreşiyor, ilk anda görüntüsü ile rakibini korkutuyor, ama sonuç hep aynı oluyormuş. Çimlere yapışıp kalıyormuş.
Bir gün Teyyo’yu güreşi iyi bilen asker rakibinin karşısına çıkartmışlar. Rakibi, Teyyo’nun görüntüsünden ürkmesine rağmen, ilk oyununda altına alıp tuş etmiş.
Hasankaleliler de bağırmaya başlamışlar:
-Ula ne yaptın, bizi rezil ettin.
Teyyo, yattığı yerden cevabı yapıştırmış:
-Napacam ula, burada bir sürü gavat var. Ben hangi birini yıkayım? Aha.
Teyyo Pehlivan, bir gün Hasankale’de düzenlenen resmi güreşe çıkar…
Rakibi Maraşlı biridir, Maraşlı pehlivan bizimkini yener, hakem Hasankaleli olduğundan taraf tutar yenilgiyi saymaz…
Tekrar güreşirler Maraşlı tekrar yener bu defa kule hakemleri kabul etmez…
Maraşlı pehlivan bu duruma kızar, güreş başlar başlamaz Maraşlı pehlivan bizimkini öyle bir yere çlar ki, iki omuzu yerde olan Teyyo pehlivanın göğsüne oturur ve “Şimdi de mi yenilmedin” diye hırsla sorar…
Teyyo gayet pişkin cevap verir: “Ben ne bilim onlara sor…”
Şimdi bizler de siyasilerin güreşlerini izleyeceğiz…
Bakalım kimler gerçek pehlivan, kimler yalancı pehlivan…
Cazgır bağıracak: Biri hare, biri kara
Ben çıkıyorum aradan
Mevla sizi kayıra
Allah derman vere.
Salâvat verdim
Muhammed’e pehlivan
Biz çıkalım aradan
Yardımcınız olsun Yaradan.
Laf Teyyo’dan açılınca… Anlatılacak çok şey var…
Ezan okununca kahvehane boşalmış. Herkes namaz kılmak için camiye giderken Teyyo oturmaya devam etmiş.
Sormuşlar:
-Teyyo, sen niye camiye gelmiyorsun?
O hiç istifini bozmamış:
-Valla ben 10-12 senedir kıldım, bir randıman alamadım!
Siyasilerimize er meydanlarında başarılar diliyor ve onlara Kutad-gu Bilig’in “sözleşmesini” hatırlatıyoruz.
Devlet adına Hakan’la yurttaş arasındaki sözleşmede üç şart karşılıklı masaya getirilir.
Hakan der ki:
- Yasalarıma uy.
- Vergini öde.
- Dostumu dost, düşmanımı düşman bil.
Sözleşmesini karşı tarafı, olmazsa olmaz tarafı yurttaş, karşı cevabını verir ki: sözleşme tekemmül edebilsin.
- Yasalarına uyarım; ama adil olsun.
- Vergilerimi öderim; ama gümüşün ayarını bozma.
- Dostunu dost, düşmanını düşman bilirim: ama can ve mal güvenliğimi sağla.
Pehlivanlıkta bir söz vardır: “Pehlivanlığın sonu cazgırlıktır” diye.
Bu sözü de unutmasınlar.
Tekrar buluşabilmek umuduyla esen kalın.