Büyük Torbalı

PULSUZ DİLEKÇE

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
PULSUZ DİLEKÇE
589 Görüntüleme
26 Mayıs 2015 - 8:29
REKLAM ALANI

(300x250px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.

Bizzat yaşadım hikâye değil, ancak sanki hikâye…

Çiftçilere İyi Tarım yaptırıyoruz. Bu vesileyle dekara 50 TL. destek, %50 düşük faizli kredi alıyorlar ve ürünleri Hal’e girdiğinde de %2 hal rüsumundan muaf oluyor. İyi Tarım Uygulamasının amacı insan sağlığı ve çevreye zarar vermeden güvenli ürün üretmektir. 2014 yılında bir gurup çiftçiyle iyi tarım uygulaması yaptık. Çok da başarılı oldular ve devletin verdiği desteklerden faydalandılar. İyi tarım yapan işletmede bir kişinin “Temel İlkyardım Eğitimi” alması ve bunu belgelemesi de gerekiyor. Bu eğitimi geçen yıl Halk Eğitim Müdürlüğünden tüm üreticilerimize aldırdık. Halk Eğitim Müdürlüğü Sağlık Müdürlüğünden bir doktor görevlendirilmesini istedi, birkaç saatlik bir seminer yapıldı katılımcılara “Seminer Katılım Belgesi” verildi. Çiftçinin ihtiyacı karşılandı. Hiçbir sorun yok.

Bu yıl yeni katılacak 25 çiftçimiz için de böyle bir seminer düzenlenmesini istedik. Dilekçemizi, örnek Seminer Katılım Belgesini de ekleyerek verdik. Müdür; seçim çalışmaları telaşı içindeyiz şu seçim geçsin daha sonra yapalım olur mu dedi. Biz de olur dedik. Seçim geçti. Birkaç defa Müdürlüğe bizzat giderek dilekçenin neticesini öğrenmek istedim. Bu arada yine birkaç defa da telefonla cevap almaya çalıştım. Ancak olmadı. Müdürün tayini çıkmıştı. Müdür Yardımcıları da her nedense böyle bir şeye “Yardımcı” olmak istemediler. Her defasında “sistemde böyle bir şey yok yapamayız…”dediler. Ben, “daha önce yaptınız seminer biçiminde istiyoruz” dedikçe de, “bir bakalım” dediler… Neticede neredeyse altı aydan fazla bir zaman geçti. Artık gına gelmişti. Ne yapıyorlar, ne de ısrarımıza rağmen dilekçemize bir cevap veriyorlardı. “Baba bir hırsız tuttum. Getir oğlum. Gelmiyor. O zaman sen gel oğlum. Beni de bırakmıyor” misali.

Bize sanki sistemli eziyet ediyorlar. Her görüşmemizde nezaketimiz gereği boş sandalye olsa da ayakta duruyoruz. Deneyimli bir bürokratın ailevi terbiyesi gereği onların beklediğinden de öte nezaketle küçük masalarının önünde ne istediğimizi kendilerine anlatmaya çalışıyorum. Defalarca yapılan boş görüşmelerin birisinde sinirleniyorum. İlgili dinliyor dinliyor. Tek bir cümleyle “Müdür Yardımcısı falanca beyle de bir görüş ” diyor. Bu defa o Yardımcı Bey’e gidiyorum. Küçük masasının önünde yine hazır ol şeklinde (bir kasketim yok çıkarıp koltuğumun altına alacak); Kemal Sunal misali bu defa da ona derdimizi anlatıyorum. Çok da ilgilendiği yok… Yüzüme bile tam bakmadan “Sistemde! Böyle bir şey yok. Biz bir araştıralım” diyor. Araştırma bir türlü bitmiyor. Aradan geçti altı ay her gittiğim kişi kendine bir ay araştırma zamanı tanıyor. Ben de bu zaman içinde onlardan haber bekliyorum. Her defasında da yok yok yok…

Bununla belki on defa gitmiş on beş defa telefon etmişim (aynı muameleyi görmüşüm – şaka gibi – inanılacak gibi değil – olağanüstü sabırlıyım) Beyefendi sizden olağanüstü bir şey yapmanızı istemiyoruz. Daha önce verdiniz. İşte bu da örneği, bunun gibi bir şey istiyoruz. Hani öğretmek gibi olmasın. Geçen yıl Müdür Bey Sağlık Müdürlüğünden bir görevli istedi. Bir salonda iki saatlik bir seminer verildi ve… Ben ne anlatırsam anlatayım. Karşımdaki “Yardımcı” (adıyla tezat içinde) kısaca; sistemde böyle bir şey yok biz yapamayız… O zaman diyorum, “Bakın telefonumuz var, adresimiz var, bize bir cevap verin de niçin yapamadığınızı biz de öğrenelim.” Aradan altı ay geçti. Artık gına geldi… Bari cevap verin… Ses yok.

Yirmi gün öncesi gittiğimde; muhataplarımdan birisi kapının önündeki çardakta iki görevliyle oturuyordu. “Bizim dilekçenin akıbeti ne oldu hala bir haber çıkmadı haber bekliyoruz” dedim. Bir şey yapamadık, falanca “Yardımcı” bey biliyor dedi. O ara “Baş Yardımcı Bey” de çardağın altına geliyormuş. Orada kimse yokmuş edasıyla yanımdan geçti banka oturdu. Ben yine her zamanki gibi ayakta ve hazır ol şeklindeyim… Yardımcı yaaa, Başyardımcı yaa… Çalımından geçilmiyor. Ben lüzumsuzum olmaz, silsile bozulur. Ona durumu silsile gereği yanındaki yardımcı hatırlatıyor.

Boş yer var. Bilerek oturmuyorum onlara yardımcı olurcasına rolüm gereği hazır ol vaziyetinde sonucu bekliyorum. (Size bir tio vereyim mi! Aslında bu durum hoşuma gitmiyor da değil. Ben öyle (hazır ol vaziyeti) yaptıkça- ki bilerek yapıyorum- onların da koltukları bir kabarıyor, bir kabarıyor hindi gibi…) Egosunu tatmin ediyor/ediyorlar. Zannederim Emekli Bir Müdürü karşılarında böyle defalarca hazır ol da bekletmeleri çok hoşlarına gidiyor. Ben de buna zemin hazırlıyorum. Varsın onlar da kendi egolarını tatmin etsinler ne olacak yani diyorum içimden. Ben de bir nevi bizimle eğlenenlerle eğleniyorum. Herhalde diyorum, beni beklettikçe kendi Müdürlerini önlerinde hazır ol da bekletir gibi oluyorlar. Öyle ya hep onlar hazır ol da bekleyecek değiller ya… Hani normal bir okulda olsalar orada hazır ol da bekletecekleri “öğrencileri” olacak. Burada normal öğrencileri olmadığı için böyle bir imkânları da yok. Ne yapsınlar garibanlar. Bulmuşlar bir fırsat (buna ortam sağlayan bir de kişi) değerlendiriyorlar. Ben de “Nasıl olsa bekleyen ben değilim, onların Müdürü (ki müdürleri gitmiş henüz gelmemiş bunun tadını çıkarıyorlar…) duygularıyla onlara gereğinden fazla ortam sağlayıp, hazlarını bilerek arttırıyorum.

İşin bu tirajı komik tarafını geçelim bizim iş bu görüşmeden on gün sonraki 22.05.2015 tarihli görüşmede de olmadı. Yani dilekçemize dahi cevap alamadık. Bunun üzerine “Hocam kusura bakmayın ben bu durumu köşeme taşıyacağım. Bunu artık siz de ben de hak ettik dedim” ve ayrıldım.

Durum bundan ibaret olup, ilgililerin bilgilerine birinci dereceden görgü tanığı olarak sunarım.

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
PİYASALARDA SON DURUM
  • DOLAR
    -
    -
    -
  • EURO
    -
    -
    -
  • ALTIN
    -
    -
    -
  • BIST 100
    -
    -
    -
KÖŞE YAZARLARI
Hava durumu
İMSAK-
GÜNEŞ-
ÖĞLE-
İKİNDİ-
AKŞAM-
YATSI-

Tüm Hakları Saklıdır. Torbalı Web