Büyük Torbalı

YAPRAK DÖKER BİR YANIMIZ BİR YANIMIZ BAHAR BAHÇE

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
YAPRAK DÖKER BİR YANIMIZ BİR YANIMIZ BAHAR BAHÇE
589 Görüntüleme
22 Mayıs 2015 - 8:29
REKLAM ALANI

(300x250px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.

Temel uluslar arası ekonomi toplantısına katılır. Devletin topladığı vergilerin dağılımını tartışırlar. Konuşmacılardan biri Amerikalı, biri Avrupalı, biri de Temel…

Ortaya bir fikir atılır, “Halktan toplanan vergilerin dağılımı nasıl yapılacak?..”

Amerikan vatandaşı söz alır:

“Bizim Amerika’da önce yere bir çizgi çizeriz ve sonra topladığımız vergileri havaya atarız. Çizginin soluna düşen paraları halka hizmet olarak geri veririz, sağ tarafta kalan devlete kalır, yatırım yaparız…”

Derken Avrupalı söz alır ve:

“Bizim Avrupa’da başka ama ona benzer bir uygulama yaparız… Önce yere bir daire çizeriz. Halktan toplanan vergileri havaya atarız. Dairenin dışında kalan halka hizmet olarak geri döner, dairenin içine düşenleri devlet harcamalarına kullanırız…”

Sıra bizim Temel’e gelir ve başlar anlatmaya:

“Ula uşaklar ne güzel anlattınız. Bizim öyle bir uygulamamız yok… Bizde daha kısa oluyor… Bir kere öyle yere çizgi falan çizmeyiz… Bizde hükümet halktan toplar vergileri… Atar havaya. Yere düşenleri devlet harcamalarında kullanırlar… Havada kalanlar da halka hizmet olarak geri döner…”

Özetleyecek olursak, bizde halktan toplanan vergiler, halka geri dönmez. Dönerse de devede kulak kalır.

Devlet tarafından bir güzel harcanır…

Bu saltanat, Osmanlıdan beri böyle devam ede gelmiştir.

Devlette israf, savurganlık, ihtişam, gösteriş, saltanat aynen devam etmektedir…

Bu konu, Sn. Bülent Arınç’ı bile rahatsız etmiş olacak ki, savurganlığa, israfa dikkat çekmek için, bir açıklama yapmak ihtiyacı duymuştur.

Sn. Bülent Arınç, “Çok şey yaptık ama savurganlığı, israfı, bir türlü önleyemedik, tasarruf yapamadık… Eğer israfı önleseydik, belki de vergi toplamaya bile ihtiyaç kalmazdı…”

Konuşmasının meali böyleydi.

Gerçekten ülkemiz tam bir israf, savurganlık, şaşa, saltanat, gösteriş deryasına dalmış gidiyor…

Size küçük bir örnek vereyim: “Makam araçları”

Türkiye’de 87.130 resmi makam aracı var.

Belediyeleri de eklersen, tam 125.000 makam aracı.

Zavallı Almanya’da 11.000

Gariban Japonya’da 10.000

Yoksul Fransa’da 9.000

Özetlersek, geri kalmış, fakir, bu üç ülkedeki resmi araçların hepsinin toplamı 30.000

Yani, dünyanın en zengin, en müreffeh, en gelişmiş ülkesi olan Türkiye’nin resim araç sayısının yarısına bile ulaşamıyor zavallı ülkeler. Ne acı onlar için…

125.000 resmi makam aracı demek, 125.000 tane de “makam şoförü” demektir.

Makam aracı deyip geçmeyin… Çok önemli…

Büyüklerimiz, bürokratlarımız, müdürlerimiz o muazzam görevlerini yapabilmeleri için mutlaka gerekiyor.

Makam şoförü arka sağ kapıyı açacak, oda binecek, sonra durup kapısını açacak. O da mağrur bir şekilde inecek ve “makam odasına” geçecek. Maaşlı, norm kadrolu müstahdem (odacı) kahvesini getirecek…

Büyüğümüz kahvesini de içtikten sonra muazzam projelerini hayata geçirmeye hazır hale gelecek ve kuş konduracaktır…

Avrupa ülkeleri neden geri kalıyorlar? Onlar bu imkânları sağlayamıyorlar da ondan…

Akşam oldu mu makam şoför, makam arabası ile onu alıp, resmi lojmanına getirir.

“Resmi Lojman” sayısında da yine birinciyiz. Bitmedi…

Deniz kenarlarında, “Hizmet içi Eğitim Merkezi” adı altında yüzerce “Kamp” sayısıyla da, evelallah birinciyiz…

Daha sayayım mı?

Resmi makam uçakları, dolgun maaşlar, kıyak emeklilikler…

Say say bitmez…

Diğer yanda da asgari ücrete talim eden milyonlarca gariban vatandaş… Ayın sonunu getiremeyen yığınla emekli…

Şair Hasan Hüseyin ne güzel söylemiş.

“Dostum dostum güzel dostum

Bu ne beter çizgidir bu

Bu ne çıldırtan denge

Yaprak döker bir yanımız

Bir yanımız bahar bahçe.”

“Norm Kadro” deyince aklıma şu fıkra geldi.

Hayvanat bahçesinde bulunan iki aslandan biri et, diğeri muzla beslenir. Et yiyen aslan, muz yiyene “Neden sana muz veriyorlar?” diye sorar.

Muz yiyen aslan da et yiyene “sorma birader, biz buraya maymun kadrosundan girdik” yanıtını verir.

İşte böyle…

Büyüklerimiz, bürokratlarımız, müdürlerimiz, tuzu kurularımız, hayata et yiyenler kadrosundan, gariban vatandaşlar da otyiyenler kadrosundan girmişler…

Bugünkü yazımızı şu güzel sözle tamamlayalım.

“İnsanda en büyük hata: karşıdaki insana gereğinden fazla değer vermek değil, kendine hak ettiğinden az değer vermektir.” (Ernesto Che Guavera)

Tekrar buluşabilmek umuduyla esen kalın.

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
PİYASALARDA SON DURUM
  • DOLAR
    -
    -
    -
  • EURO
    -
    -
    -
  • ALTIN
    -
    -
    -
  • BIST 100
    -
    -
    -
KÖŞE YAZARLARI
Hava durumu
İMSAK-
GÜNEŞ-
ÖĞLE-
İKİNDİ-
AKŞAM-
YATSI-

Tüm Hakları Saklıdır. Torbalı Web