Bir tarafta sarının ve kırmızının her tonunu taşıyan ağaçlar, bir tarafta kadın-erkek, genç-yaşlı, çoluk-çocuk tüm belde halkı tatlı bir telaş içerisindedir. Çünkü; hasat mevsimidir. Sizin anlayacağınız, hasat başlamıştır. İlkbahar ve yaz mevsimlerinde ter akıtarak emek verilen ürünlerin toplanma mevsimidir.
Hemen herkesin elinde arabalara dahi sığmayan sırıklar ve sepetler vardır. Bu Sırıklarla boyları 15-20 metreye varan kestane ağaçlarına çıkılacak, kestane ve cevizler silkelenecek fakat kestane silkelemek, her babayiğidin harcı değildir. Onun için de bu işte sırıkçılar ayrı, işçiler ayrıdır. Bu mevsimde hemen her vadiden gelen sesler, doğaya ayrı bir renk katarlar. Bir yıl boyunca gözleri gibi baktıkları kestane ve cevizlerin hasadı, onlara ayrı bir zevk verir. Kestane ve ceviz, ikisi de hormonsuz ve ilaçsız yeşeren birer yayla meyvesidir. Ege’de bir yayla aranıyorsa işte bu yayla, Bozdağ Yaylası’dır.
Suları şarıl şarıl akan, kestane ve cevizlerin başında sincaplar oynayan Bozdağ’a İzmir’den iki şekilde ulaşılır. Ödemiş üzerinden gelebileceğiniz gibi İzmir-Ankara asfaltını takip ederek Salihli’ye varmadan Bozdağ sapağından sağa dönerek (30 km) gelebilirsiniz. Gezmeyi, doğayı sevenlerin bir hafta sonu uğrayacakları Bozdağ, hazalardan silinmeyecek bir tablo güzelliğini bu doğaseverlere sunacaktır.
Ayrıca Bozdağ beldesinin içinde bulunan Çınarlık ile Mermeroluk’u (Milli Parklar mesire yeri) ve anıt ağaçları görmeden, çarşıda üreticilerin satmış oldukları organik ürünler ile ceviz ve kestane almadan, ayrıca İsmail Usta ve Kadriye Hanım’ın oğlak güveç ve kuru fasulyesini yemeden geçmeyin.
NOT: Ödemiş ve Salihli üzerinden de gelseniz Bozdağ’a sınır olan Birgi ve Gölcük beldelerini görmeden geçmeyin. Aydınoğulları’nın başkenti olan Birgi, bir tarih cenneti ve muazzam bir mimari örneğidir. Gölcük ise çam ağaçlarının içerisinde güzelliğine doyamayacağınız, yayın balıklarıyla ünlü, 1500 metredeki bir krater göldür.