Büyük Torbalı

Huzursuzluk (Bir kitap) Zülfü Livaneli

YAZARININ, “Yazarken ben de çok acı çektim. Canım çok yandı,” dediği kitapta, bir acı bütünüyle ele alırken, bir coğrafyada yaşanan evrensel bir sızıya Orta Doğunun yeni kanayan yarasa IŞİD’in zulmüne dikkat çekerek parmak basılmaktadır. Duyabilene, duymak isteyene Ezidilerin o sessiz çığlığın anlatıldığı ‘Huzursuzluk.’

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
Huzursuzluk (Bir kitap) Zülfü Livaneli
Atiye Tumuklu( atiyetumuklu@buyuktorbali.com )
1.035 Görüntüleme
27 Şubat 2017 - 8:50
REKLAM ALANI

(300x250px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.

 

İç içe geçen sevda ile acı, Ortadoğu gerçeğiyle buluşuyor. Ana düşüncesini Hüseyin’le ve zulmün elinde ölen bir çocuğa söyletiliyor. “Ben bir insandım.” 

Günümüz gazeteciliğine, medyaya bir gazeteci üzerinden yergilerini göndermekte.

Gerçek hayatta olan şeylerin yüzleşmesi. “Merhamet zulmün merhemi olamaz” derken Harese adlı bir diken yiyen deveyle günümüz Ortadoğu’nun savaşlarını özdeşleştiriyor.

Kısaca konusu: İstanbul’da gazeteci olan İbrahim, sabah toplantıdadır. Başkomiser dedikleri üçüncü sayfa haberlerinden olan Mardinli Hüseyin Yılmaz’ın Amerika’da İslam karşıtları tarafından öldürüldüğünden söz eder.

Hüseyin, İbrahim’in çocukluk arkadaşıdır. Sessiz sakin, kendi halinde bir çocuktur. Olmuşlara anlam veremez. Cenazesinde bulunmak için Mardin’e gider.

İbrahim’in bütün yakın mezarları, arkadaşları buradadır. Cenazede bir diğer çocukluk arkadaşı Mehmet’i görür Hüseyin ile ilgili bilgileri alır.

Hüseyin Mardin’e açılan üniversitede sağlık bilimleri okumuştur. Mardin’in sayılı ailelerinin kızı ile nişanlıdır. Herkese yardım etmeyi çok seven Hüseyin, göçmen kampına gider. Yezidi kampında Meleknaz’ı görüp âşık olur. Nişanlısı Safiye’yi bırakıp Meleknaz’ı ve kör bebeğini alıp yakınlarının karşı çıkmalarına aldırmayıp evlerine getirir.

Meleknaz hiç konuşmaz. Annesi ve kardeşi Kürtçe, Arapça bilmediğini düşünüp üstüne gitmezler. Bir gün etraftan duyanlar evlerine gelir. Onlara ikram hazırlarken mutfakta yardım eden Meleknaz, marulun görünce, bebeğini bile unutup koşarak evden kaçar. Bu kaçıştan Yezidi olduğunu anlayan anne ve kardeşi onun, Hüseyin’e büyü yaptığını düşünür, evin her yerine marulla donatırlar.

Yezidiler: Aslında Yezidi değil Ezidi’dir. Altı bin yıllık dinleri tüm dinlerden önce gelir; üç kez güneşe dönerek dua ederler. Mardin’de Süryani manastırının altında güneş tapınağı vardır. Ezidi inancına göre Tanrı ve yedi melek vardır. Başmelek Melek Tavus’tur. Tanrı insanı yaratıp da ona secde etmesini isteyince bunu reddetmiş ve cennetten kovulmuştur. Cennetten kovulduğu için ona şeytan denilip; ona inananlara da şeytana tapıyor denmiştir.  Ezidilerin inancı böyledir. Şeytana taptıkları düşünüldüğü için çok zulüm görmüşlerdir.

Mardin de IŞİD’çi çoktur. Bunlar da Ezidilerin düşmanıdırlar. Bulduklarını yaşatmazlar. Hüseyin, marulu görüp kaçan Meleknaz’ı her yerde arar. Aradığını duyan IŞİD destekçileri yolunu keser ve tehdit ederler: aramaktan vazgeçmesini yoksa öldüreceklerini zaten kızı kendilerinin de aradığını bulunca öldüreceklerini söylerler. Hüseyin yine de arar ve kızı güneş tapınağında bulur. Amacı Meleknaz’ı güvendiği bir arkadaşının yanına İstanbul’a göndermektir. Bunda başarılı olur.

İşin asıl ilginç yanı İbrahim, Hüseyin’den çok Meleknaz’ın yaşamını merak etmektedir. İzini sürüp Güneş Tapınağına gider. Orada ona ait olduğunu düşündüğü, köşesinde tavus kuşu işlenmiş bir mendil bulur. Tam bu sırada gazeteden konu ile ilgili iş gelir. Çünkü iyilik elçisi Angelina Jolie, Mardin’e gelecektir.

İbrahim bu kez de kapta Meleknaz’ı izini sürerken oranın bilgini Şeyh Seyda kendisine yardımcı olur Meleknaz’ın arkadaşı Zilan’ı bulunur. Zilan, başlarından geçeni duygusuz sanki sıradan bir olay gibi anlatır. Köylerini IŞİD basmış; erkekler öldürülür kız ve kadınlarını esir alınır. Zilan, kız kardeşi Nergis, Meleknaz esirler arasındadır. Satılıp defalarca tecavüze uğrarlar. Her tecavüzcü, bıktığında bir paket sigara karşılığı bir başkasına… Ta ki topladıkları yere dönene kadar… Orada kullanılmışlar tarafına konurlar. Bir adam gelir ve pazarlık sonucu üçünü de alır. Yiyecek, su ile Şengal dağının eteklerinde bırakır. Ezidi olan bu adam, kızları alarak serbest bırakmaktadır. Dağdan geçmek hiçte kolay değildir. Meleknaz doğum yapar; bir kızı olur. Birçok ölüm görürler. Meleknaz bebeği istemez ölmesine de gönlü razı gelmez. Aç susuz yollarına devam ederler ama dayanacak güçleri kalmamıştır. Meleknaz’ın sütünden ikisi de içer. Böylece dağı inmeyi başarırlar. Oradan da Türkiye kamplara gelip Hüseyin’le tanışır.

Meleknaz’ı İstanbul’a yollamayı başardığında IŞİD’çiler tarafından yaralanan Hüseyin, abisinin iknasıyla Amerika’ya gider. Orada Müslüman karşıtları tarafından domuz yağı sürülmüş bıçakla…

İbrahim, İstanbul’a döndükten sonra sürekli Meleknaz’ı düşünür. Bir arkadaşının yardımıyla bebek Nergis’i bulunur. Arkasından Meleknaz’a ulaşır…

Yazarın bütün kitaplarını mürekkebi kurumadan okumuş birisi olarak söyleyeceğim: sadece güzel duygulu bir roman değil. ‘Koşullar ne olursa olsun acının büyüğü hep kadınlara düşüyor, tüm yükü kadınların omzuna biniyor?’ sorusu akla geliyor.

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
PİYASALARDA SON DURUM
  • DOLAR
    -
    -
    -
  • EURO
    -
    -
    -
  • ALTIN
    -
    -
    -
  • BIST 100
    -
    -
    -
KÖŞE YAZARLARI
Hava durumu
İMSAK-
GÜNEŞ-
ÖĞLE-
İKİNDİ-
AKŞAM-
YATSI-

Tüm Hakları Saklıdır. Torbalı Web