Son günlerin en gündem konusu şehir içi arabalarının akıbeti. Nasıl kuruldu, kimler bedel ödedi, kimler bu hakka sahip olmak için arsasını ve evini sattı, artık tam manasıyla her şeyi biliyorum. İlk kurulduğunda ne zorluklar çekildi, kimler hattını sattığı halde halen çalışmaya devam ediyor, bilgim var. Bir tantana yaşandı, mahkeme kararından sonra şimdilerde ise her şey normale döndü herkes rızkının peşinde. Şehir içi araçları ile ilgili vatandaşın şikâyetini değerlendirecek, şoför ve araç sahiplerinin şikâyetlerini ise artık kaile almayacağım. Nedenini ise açıklama gereği duyuyorum; geçtiğimiz gün “şehir içi dolmuşlarında ali kıran baş kesenler var” başlıklı yazımdan dolayı Kooperatif Başkanı Veysi Güner beni aradı. Uzun uzun konuştuk. “Yeni araç sahiplerine baskı yapılıyormuş, yeni araçların eski şoförleri kullanmalarına yasak getiriliyormuş” dediğimde Başkan “6 şoförün garajda çalışması yasak. Biz dolmuşlarımızda herkesi taşıyoruz, bazı şoförlerden dolayı çok şikâyet var. Almış olduğumuz karar var, ancak sana farklı aktarmışlar. Çalışmalarına da izin vermeyeceğiz” dedi. Eski araçların iki, yeni araçların ise bir sefer yaptığını sorduğumda “böyle bir şey mümkün mü yedieminler kapatılan araçlarımızla dolu. Böyle bir şey nasıl olur imkânı yok. Her cephede mücadele veriyorum, araçların tekrar geri dönmesi için mahkeme kararı çıkarttım. Bizimle ilgili bir şikâyeti değerlendirecek olursan sana kanun maddelerinde bile yardımcı olurum, bir ara sor ben sana işin aslını söyleyeyim” dedi. Gerçekten ikna oldum, artık Başkanın adaletine güveniyorum.
SONRA DEDİM Kİ KENDİME, “ÂDEM BAKSANA İŞİNE”
İhaleyi istediğine veremeyince fenalaşıp hastanelik olan biri var. İhale milyonlarca zararla verilmesine rağmen, lokum dağıtılmışsa, sana ne, senin cebinden mi çıkıyor. Kamuoyunun çıkarlarını gözeterek mi gazetecilik yapmam isteniyor? Tamam da ben, ne hakimim ne de savcı. Beni arayanlar müfettiş ve BİMER’e yazsın, gerisini adalete bıraksın. Tayinle gelen tayinle, seçimle gelen seçimle gider. Ben artık bildiklerimi unutmak istiyorum. Ne kuru erzak, ne asfalt ve doğrudan temin ile ilgili duyduklarımı ve kesin bildiklerimi unutmak istiyorum. Ben artık yeni kurulacak derneğin neye, kime hizmet edeceğini ve en önemlisi kimi hizaya getirmek istediklerini iyi biliyorum. Böyle bir siyasi strateji olamaz. Çünkü ben 20’li yaşlarda daha güzelini görüyordum. Eğer hizaya sokulmak istenen (bu tezimi kabul etmeyen) arkadaşım da bunu görmüyorsa vallahi yazık, billahi yazık. Şimdi bu hareketleri görünce gülüp geçiyorum. Sanılıyor ki sadece ben yazıyorum ve kamuoyunu yanıltmak istiyorum. Bir de nedense her yazdığım cümle ve kelime Belediye ile ilişkilendiriliyor. Ya sevgili okurlar, ben Belediye ile yatıp Belediye ile mi kalkıyorum. Ramazan ayında öyleydi. 15 gün Torbalı’nın Sesi Gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliği yaptım. Bayilerde gazete bulamayan vatandaşlar gazeteye kadar geliyordu. Bu gazeteye gelince psikolojim düzeldi, gazetenin sahipleri resmen bana terapi yaptı. Artık bende o dönemi hastalıklardan kurtuldum. Şu an promosyon ile uğraşıyorum. Tek derdim Büyük Torbalı Gazetesi’nin başarısı. Yani can cazım gün ola harman ola. Daha neler duyacak, neler işiteceğiz. İşte bu yüzden akışına bırakıyorum bazı şeyleri. Ancak unutulmasın ki nereden geldiğini bilmeyen kişileri çok iyi takip ediyorum. Bu kişilere vakti geldiğinde haddini bildireceğim, hiç şüpheniz olmasın. Belediye ile ilgili yazılacak şeyler, gündem olunca yazılır. Mesela Benzer grevden alındı, Toprak görevi bıraktı. İki gündür olayın tarafları ile konuşup, perde arkasını irdeliyorum. Anladığım kadarı ile belediyede bir Karadeniz gruplaşması var ve bunlar Güneydoğu kökenli müdürleri birer birer koltuğundan ediyor. Yarın bu konuya değineceğim. Ama bazı kesim her gün belediyeyi yazmamı istiyor. Gündem olmadan yazmak, bizim gazetede olmaz. Çünkü bu gazete ilçeye mal olmuş bir gazetedir.
VATANDAŞ; EV, ARABA, KREDİ VE TATİL DÜŞÜNÜYOR
Torbalı çok acayip bir hal aldı, çalışan kazandı elması kızardı. Risk alan büyük yatırımların altına elini atan iş adamlarının yükselişini gururla izliyoruz. Ancak bazıları olaya benim baktığım gibi bakmıyor. “Ne günlere kaldık ey Gâzi Hünkar, eşek vezir oldu katır mühürdar” oldu der gibiler. Günümüzde yaşam standartları çok zorlaştı, eskiden vatandaşın iki adet faturası vardı birisi su diğeri ise elektrikti. Şimdilerde kredi kartı, HGS, Doğalgaz, Digitürk, İnternet, KASKO, DASK, vize aklıma gelmeyen vs masraflar. Şehrin bir ucundan bir ucuna okula gitmek için yayan yürürdük. Şimdilerde iki adım yere servis kalkıyor. Bu kadar ödemenin içerisinde ise azimle kredilerin düşmesini beklerken yatırım yapmak isteyen kişiler var. Araç alacak kişilerin ise fiyatların yükselmesiyle ilgili sıkıntıları var. Araç alacak kişilerde şimdilerde moda Gürcistan plakalı araç furyası. Her iş bitti, vatandaş da tatilinden geri kalır mı? Hele iş adamları. Macaristan diye Ukrayna’da cirit atanlar, yılbaşına program yapanlar. Yıllar önce yurt dışı tatiline alıştırdı ya firmalar, şimdi giden kişiler masrafı cebinden yapıyor ama firma sponsor deniliyor evdeki hanıma. Kim kimi nasıl kandırıyor belli değil. Kimileri hizmet ediyorum diyor, kimileri ise farklı filmlerin peşinde. Ancak unutulmasın ki herkesin bir hesabı var, azmeden er ya da geç görür.