Kubilay Kaplan

İLK KIRLANGIÇLAR GÖRÜNDÜ YİNE

Kubilay Kaplan

“Güneş kalıcı, bulut geçicidir” Kubilay Kaplan

BİZİM bu taraflarda baharın müjdecisi olarak addedilen iki kuş cinsi bulunur, kırlangıçlar ve leylekler.Kırlangıçlar,leyleklere göre daha erkencidir.İlk onlar müjdeler kara kışın son nefeslerini vermeküzere olduğunu. İlk önce tek tük görünürler elektrik tellerinin üzerinde. Nisan sonlarına doğru sayılamayacak kadar çok olurlar. Kırlangıçların, benim hafızamdaki izleri bambaşkadır. Bana çocukluğumu hatırlatırlar. Bir sürü anımız vardır içlerinde kırlangıç nefesleri barındıran. O zamanlar sayıları daha birçoktu sanki.En sevdikleri tünek mahalli,elektrik telleriydi her zamankigibi.Bazen bir telde, yüzden fazla kırlangıç olurdu.Yuvalarını da o mütevazıkerpiç evlerin kıyısına köşesine kondururlardı. Süslüinşa edilmiş varsıl evlerinden özellikle uzak durur gibiydi kırlangıçlar.Birgün bir kırlangıç, kerpiç bir evin küçük giriş kısmına dalar, önce yuva yapacağı uygun bir yer bulurdu kendisine.Ev sahibi, eğer halen anlayan birisiyse ses etmezdi kırlangıcın bu telaşına.Kırlangıç,bu evin yuva yapmak içinideal bir yer olduğuna karar verince de o acayip malzemelerini ağzında taşıyarak yavaş yavaş örerdi çamurdan kulübesini. O, el kadar bile olmayan kuşun ne muhteşembirişçilik ortaya koyduğunu anlamak içino yuvalardanbirisinigörmesi gerekir insanın. Kırlangıç, yuvasını tamamlar ardından da siyah ve kırmızı çillerle bezeli yumurtalarını bırakırdı yuvanın içine.Bellibir zaman sonra yuvadan dışarıya minik minik kafalar uzanır,yumurtalardan çıkan yavrular annelerinin dönüşünü sabırsızlıkla beklemeye koyulurlar.Anne kırlangıç da gün boyu bu yavruları beslemekle meşguldür artık.Köylülerin “civciv sıcağı” olarak adlandırdıkları bunaltıcı yaz günlerinde sokakların hakimi de kırlangıçlardı. O sıcak öğle vakitlerinde tutturdukları türkümsü sesler daha bir uykusunu getirirdiinsanın. Bazen bir sineğin ya da arının peşine takılıp öyle alçaktan uçarlardı ki karınlarının neredeyse yere değdiği olurdu. Bazen de canı sıkılan hınzır köy çocuklarının hedefiolurlardı maalesef.Buçocuklardanbirisi dene yazık ki bendim.Elimizde sapanlar olduğu halde elektrik tellerinin altına geçer ve orada tüneyen masum kırlangıçlara nişan alırdık. Diğer kuşlar gibi değildi kırlangıçlar. Diğer kuşlar işkilli olur, daha ilk sapan taşı başlarının üzerinde vınlar vınlamaz kayıplara karışırlar. Ancak kırlangıçlar, aşağıdaki avcıya üç-dört kez atış hakkı tanırlardı. Bu yüzden de epey kurban verdikleri olurdu. Siyah beyaz tüyleri kırmızı kana bulanır ve süzülerek yere düşerlerdi. Elbette şimdiki aklımız olsa bunları yapmazdık. Ancak köy yerinde bu tür acımasız oyunlar ne yazık ki, sıradan eğlenceler sayılırdı. Hatta Erdem ismindeki bir arkadaşımız, sokakta pike yapan bir kırlangıcı sopayla vurmuştu ve bununla da epey övünüyordu. Çünkü o kadar hızlı bir kuşu sopayla vurmuş olmak gerçekten şans ve marifet işiydi. Hafta sonu köyüme gittiğimde telde tünemiş iki tane kırlangıç gördüm. Dünya ve insanlar o eski günlerden beri çok değişmişlerdi. Ancak kırlangıçlar hep aynı. Baharı müjdelemeye devam eden uzak ülke elçileri onlar. Bizim o taraflarda sapan kullanan çocuklar da yok artık.

Torbalı,Köprüler ve gerçekler

Bu köşede sürekli olarak yapmaya çalıştığımız bir şey var, vatandaşın dertlerine tercüman olup yaşanan sorunları dile getirmek. Bu köşe vasıtasıyla gündeme taşıdığımız kimi sorunların çözüldüğüne tanıklık etmekse benim açımdan en büyük saadet. Ancak en çok şikayet aldığım bir meselenin çözümü konusunda nasıl bir yol izleneceği de bir muamma. Daha doğrusu bu sorunun çözülüp çözülmeyeceği de bir muamma. Hangi konudan bahsedeceğin anlaşıldı sanırım. İZBAN nedeniyle ilçenin muhtelif yerlerine konuşlandırılan üst geçitler daha uzun süre halkın başını ağrıtacak gibi görünüyor. Burada cevaplandırılması gereken iki mühim soru var. Birinci soru, Torbalı halkı neden böyle bir işkenceye layık görüldüğüyle alakalı.İkinci soruysa daha önemli,Torbalı halkı,bu dertten nasıl kurtarılır.İZBAN üst geçitleri, kimileri için sırat köprüsü bence. Eğer bu konuda yetkili cenahlardan bir çözüm gelmezse o köprüler, kıldan ince ve kılıçtan keskin olacak bu cenahlar açısından. Bu köprülerin ahvali, ilçemizin de röntgen filmini ortaya koyması açısından manidar. Bu filme bakarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Torbalı, bazıları için konuşulduğu kadar önemsenen bir yerleşim değil. Torbalı ciddiye alınan bir yerleşim olsaydı yüz elli binlik bir ilçede bu manzaraların yaşanmasına müsaade edilmezdi. İhtiyar insanların, engellilerin , hamile bayanların ve çocukların köprü işkencesi çekmesine seyirci kalınmazdı. Üzgünüm ama gerçekler bunlar. Bir de şu var, Torbalı eğer sağlıklı ve sağlam sivil örgütlenmelerin yuvalandığı bir yer olsaydı bu köprüleri buraya yapmaya kimse cesaret edemezdi. Bu zamana kadar herhangi bir olay için birçok organizasyon birçok etkinlik düzenlendi ama canımıza okuyan bu köprüler konusunda tek bir eyleme ya da organizasyona imza atıldığını bilmiyorum. Hiçbir siyasi partinin bu konuya ciddiyetle eğildiğini bilmiyorum. Tanık oluyoruz, bazı insanlar kişisel eylemlerde bulunuyorlar. İmza toplayarak yapıyorlar bunu. Ama onların da sayısı ikiyi aşmıyor. Ben, bu konuyu sık sık köşemde işleyerek üzerime düşeni yaptığıma inanıyorum.Ancak bu tür konularda herkesin üzerine düşeni yapması gerektiğini de biliyorum. Bu mesele “alışılmış çaresizlik olgusu” na dönüşmeden hallolmazsa çocuklarımızın alnına kara bir leke miras bırakacağız.

Yazarın Diğer Yazıları