Dünyanın nüfusu arttı, yaşam standardı yükseldi, tüketim maddeleri çeşitlendi buna paralel olarak da atık maddeler arttı…
Evrensel atıklar, şehir atıkları, endüstri atıkları ve tarım atıkları…
Çevreye bıraktığımız katı atıklardan; plastik şişe 1000 yılda, alüminyum kutu 10-100 yılda, plastik kaplı süt kutuları 5 yılda, portakal kabuğu 6 ayda, sakız 5 yılda, pil 100 yılda, plastik torba 10-20 yılda, kağıt 2-5 ayda, cam şişe 4 bin yılda ayrışabiliyor.
1950’li yılların başlarına kadar ülkemizde tarımı doğanın bir parçası olarak yapıyorduk. Doğaya zenginlik ve çeşitlilik katıyorduk. Dengeli bir ilişki vardı. Toplum kendi kendine yeterliydi. Daha sonra Pazar için üretime geçtik… Bu denge bozulmaya başladı…
Hızlı nüfus artışı gıda ihtiyacını da arttırdı. Bu ihtiyacı karşılayabilmek için üretimde yapay unsurlar kullanmaya başladık. Bu süreç sonunda ortaya çıkan atık maddeler yoğun bir biçimde çevre kirliliğine neden oldu. Diğer canlıların hayatlarını sürdürmelerini tehdit etmeye başladı.
Tarımda verim sıçraması, özellikle nitrojenli gübrelerin kullanılması ve pestisitlerin yoğun olarak kullanılmasıyla olmuştur. İnsanların gıda ihtiyacının karşılanması için sentetik kimyasalların tarımsal üretimde kullanılması vazgeçilmez bir hal almıştır. Gübre ve zararlılara karşı ilaç tüketimi her geçen gün daha da artmaktadır. Bu tüketimle birlikte meydana gelen kalıntıların toprağa, suya, gıdalara ve havaya bulaşarak onları kirletmesi ve sonuçta insan sağlığını ve doğal dengeyi olumsuz yönde etkilemesi çevre sorunu oluşturmuştur.
Tarımsal üretimde böceklere, yabancı otlara ve hastalıklara karşı yoğun düzeyde pestisitler kullanılmaktadır. Kullanılan pestisit kalıntılarının toprağa, suya, havaya ve gıdalara bulaşarak onları kirletmesi, sonuçta insan sağlığını ve doğal dengeyi olumsuz yönde etkilemiştir. Çeşitli nedenlerle su ve toprağa ulaşan bir pestisit su ve toprak ekosistemlerinde yaşayan canlılar üzerinde toksik etkiler yaratmış ve dolaysıyla besin zinciri yoluyla diğer canlılara geçmiştir.
Kullanılan pestisitlerin bir bölümü buharlaşarak atmosferde çevre sorunlarına neden olurken, bir bölümü de fotokimyasal yollarla parçalanarak toksik maddelere dönüşmektedir. Bir kısmı kimyasal ve mikrobiyolojik faaliyetler sonucu parçalanmakta, bir kısmı ise uzun yıllar zararsız hale gelmediğinden toprağı kirletmektedir. Bir bölümü de yağmur sel ve kar suları ile toprak yüzeyinden sürüklenerek nehir, göl ve yer altı sularını kirletmektedir.
Pestisit; insektisit (böcek öldürücü), herbisit (yabancı ot öldürücü), fungisit (küf-mantar öldürücü), rodentisit (kemirgen öldürücü), akarisid (akar öldürücü) vb. şeklinde sınıflandırılan kimyasal maddelerin tümüdür.
Pestisit kirliliğinin başlıca nedenleri; yetersiz ve hatalı uygulamalar, kazayla oluşan dökülmeler, uygulama araçlarının yıkanması, ambalajların çevrede bırakılması vd. şeklinde sayılabilir.
İnsektisitler doğru kullanılmaz ise, uygulama alanlarında sadece hedef organizmayı öldürmezler. Bunun yanında diğer canlılar üzerinde zararlı yan etkiler de oluştururlar.
Arılar, kuşlar, balıklar, mikroorganizmalar ve omurgasızlar gibi hedef olmayan organizmalarda ölümler,
Kuş, balık ve diğer organizmalarda üreme potansiyelinin azalması,
Hedef olmayan organizmalarda dayanıklılık oluşması sonucu, insanlara hastalık taşıyan böcek ve parazitlerin kontrolden çıkması,
Ekosistemin yapısının ve tür sayılarının değişmesi gibi uzun dönemli etkiler oluşur.
İnsanların pestisitlerden zarar görmeleri; mesleki uygulamalar (akut zehirlenmeler), kazalar ve besin maddelerindeki ilaç kalıntılarının neden olduğu kronik zehirlenmeler (toksisite) şeklinde olmaktadır. Pestisitlerin toksik etkilerinin zararlarına karşı korunmak gerekir. Mesleki ve kaza sonucu oluşan zehirlenmeler özellikle; halkın pestisitler hakkında yetersiz bilgiye sahip olması, uygun olmayan koşullarda depolama, yıkanmamış pestisit kaplarının kullanımı, kaza sonucu gıdaların kontamine olması, formülasyon hazırlama ve uygulama sırasında deri ve solunum yollarının maruz kalması şeklinde görülmektedir.
Bitkisel ürünlerde kalıntı oluşturan pestisitler insan ve diğer canlılarda besin zinciri yoluyla zehirlenmelere neden olabilmektedir. Pestisitlerin gereğinden fazla ve bilinçsiz kullanımı ve özellikle hasat aralığına dikkat edilmemesi gıda bulaşmalarındaki temel sorunların kaynağı olarak gösterilebilir.
Pestisitler suya; drenaj veya yüzey sularından, ilaç atık ve artıklarının doğaya atılmalarından, ambalaj malzemelerinin su kaynaklarında yıkanmasından, ilaç kalıntıları içeren bitki ve toprakların su kaynakları ile temasından ve hava sirkülasyonu gibi yollarla taşınmaktadır.
Sonuç olarak, tarımsal üretim sürecinde ve bu süreç sonunda ortaya çıkan atık maddeler, çok yoğun bir biçimde çevre kirliliğine neden olmakta, bu kirlilik insan ve diğer canlıların varlıklarını sürdürmesini tehdit etmektedir.
Bu sorunlarla ilgili acil çözümler oluşturulmalıdır.