SEÇİMLER bitti, gürültü patırtı gitti… Şimdi ne olacak diye bekliyoruz. Muhabbetler, sohbetler hep bu konu üzerine…

Köy kahvesinde, bir vatandaş bana soruyor;

-Siz bizden daha iyi bilirsiniz, siyasi durumu nasıl görüyorsun?

“Bak emmi” dedim, “Sana bir hikaye anlatayım, siyasi durumu nasıl gördüğümü anla.”

Politikacını birisi, arabasıyla köy yolunda giderken, öküzleriyle çift süren bir köylüyü görür ve yanına gider.

Köylüye kendisini tanıdıktan sonra sorar; “Emmi, ülkemizdeki siyasi durumdan memnun musun?”

Köylü, elinin tersiye alnındaki teri sildikten sonra: “Bak” demiş, “Sana bir şey anlatacağım, ne demek istediğimi oradan anla artık. Ben, şu karşıdaki köydenim. Karım da, aha şu karşı yamaçtaki köydendir. Bir gün, baldızım evimize misafir geldi. Misafirliği bitince, onu köyüne geri götürecektim.

Karım, ben de sizinle geleyim, anamı babamı çok özledim, onları görmüş olurum dedi, ben de olur dedim.

Üçümüz birlikte yola koyulduk… Yolda ani bir yağmura yakalandık. Aha şu gördüğün derenin suyu birden kabardı. Baldızımla karımı, sırtımda geçirmek zorunda kaldım. Önce karımı sırtladım ve karşıya geçirdim. Sonra, dönüp baldızımı sırtladım. Tam derenin ortasına gelince, baldızım sordu:

-Enişte, ben mi daha ağırım, yoksa ablam mı daha ağır?

Ben de şöyle cevap verdim:

-Ben eşek olup bu yükleri çekiyorsam, hangi yük ağır olmuş, hangi yük hafif olmuş, ne fark eder ki…

Politikacı, köylüden mesajı almış ve cevap vermeden uzaklaşmış yanından. (Hikaye sevgili Suat Hocamdan)

Ben de, soru soran emmiye “Bizler, eşek olup bütün yükü çekiyorsak, siyasi durumun, öyle veya böyle olmasının ne önemi var ki…” dedim.

Emmi, kasketini eline alıp kafasını kaşırken, “Doğru söylüyorsun hocam” dedi.

Bilinen hikâyedir.

Kasabanın semercisi ölmüş… Hemen yenisi gelmiş… Ama işin acemisiymiş. Ürettiği kötü semerler yüzünden bütün eşeklerin sırtı yara bere olmuş. Çaresiz eşekler başlamış semercinin ölmesi için dua etmeye… Sonunda duaları kabul olmuş, semerci ölmüş. Ne var ki yerine gelen daha da acemiymiş. Eşekler yeniden duaya başlarken içlerinden biri “Yahu arkadaşlar anlaşıldı ki semercinin iyisi gelmeyecek… Semerci ölsün diye dua etmenin anlamı yok…” demiş diğer eşek atılmış: “Peki ne yapalım?” son sözü uzun süredir susan yaşlı eşek söylemiş: “Tanrıya, bizi eşeklikten kurtarması için dua edelim.”

Hani, eşeği düğüne çağırmışlar, hiç sevinmemiş…

Diğer eşek sormuş:

-Neden sevinmedin?

Cevap vermiş:

-Ya odun bitti, ya da su bitti. Yoksa bizi niye çağırsınlar?

Şair de demiş ya.

Vatan millet diyerek sıkıldı kemer

Yıllarca millete vuruldu semer

Biri sırttan indi, öbürü bindi

Ne yoksulluk bitti, ne acı dindi.

Yazdıklarımın yorumunu herkes kendi yapsın gari…

Ehh bir ramazan fıkrası gider artık.

Erzurum’da teravih namazı sırasında gürültü yapan ve hocadan evvel veya sonra secdeye varan; caminin mahfel denilen üst kısmındaki kadınları, şöyle uyarır hoca:

“Mahfildeki garılar. Eyle tek tek yatıp galhmak yok. Bundan sonra bennen yatıp, bennen bereber galhacahsınız!”

Yazımızı şu güzel sözlerle bitirelim.

Ben derdimi ne dostuma söylerim,

Ne de düşmanıma.

Zira, dostum üzülür, düşmanım sevinir…

Beni en iyi Rabbim bilir…

(Hz. Ömer)

Tekrar buluşabilmek umuduyla esen kalın.