BENIM yazilarimin konusunu okuyucularim belirliyor. Siz ne derseniz ben onlari yaziyorum. Bütün fikirler okuyucularimin. Çünkü ilçemizin sorunlarini sizler biliyorsunuz. Ilçede siz yasiyorsunuz.
Persembe günü çok sevdigim, saygi duydugum bir büyügümle oturuyorduk. Bana “Müdürüm pazaryeri hakkinda bazi seyler söyleyecegim yazar misin?” dedi. “Tabiî ki, neden yazmayayim” dedi.
“Bak hocam, eskiden pazaryerimiz çok ilkeldi. Yagmur yagdigi zaman pazaryeri savas alanina dönerdi. Sebze ve meyveleri sel alir giderdi. Tezgâhlar havalarda uçardi. Yagmurdan hiç kimse alisveris yapamazdi. Çünkü pazaryerinin üstü açikti. Günesli havalarda sicaktan piserdik. Sebze ve meyveler sararirdi. Pazaryerini kim yaptirdiysa Allah razi olsun. Su anda pazaryerinin üstü kapali, eski sikintilar yasanmiyor. Ancak yapildigi günden beri pazaryerinde hiçbir degisiklik yok ve yerlesim çok yanlis. Hocam peynircilerin ve balikçilarin yeri orasi olmamali” dedi. “Konuyu açar misin?” dedim. “Müdürüm, peynir çok çabuk bozulabilen bir yiyecek maddesi. Biz peyniri hijyenik sartlarda alip yemek isteriz. Peynir satilan yeri bir görsen, peynir alasin gelmez. Gerçekten oralar mikrop yuvasi. Soguk zincir zayif. Balikçilarin yeri ayri bir problem. Sagliksiz bir yer, orada da soguk zincir yok. Sabahleyin gelen balik aksama kadar halka sunuluyor. Bu aralarda hiçbir kontrol yok. Halbuki balik, çok çabuk bozulabilen bir besin kaynagidir” dedi.
Ben de “Kardesim belediye ne yapsin?” deyince, söyle cevap verdi: “Hocam dinle. Pazaryerinin güneyinde, park desek park degil; ne oldugu belirsiz bir oturacak yerler var. Oraya boydan boya soguk zincir satis yerleri yapilabilir.” “Soguk zincirle neyi kastediyorsun?” diye sordum. “Hocam, o park yerine soguk hava depolari olan küçük küçük, peynircilere ayri balikçilara ayri satis yerleri yapilabilir. Acaba kaç yildan beri belediye görevlileri bunu görmüyorlar mi? Yillardan beri sagliksiz ortamlarda bize peynir ve balik yedirdiler. Bu yapilacak olan satis yerlerinin paralarini peynirciler ve balikçilar zaten öderler.”
Vallahi benim okuyucularim ne kadar akilli dedim kendime. Kahveciye “2 çay daha alalim” diye seslendim. Insallah okuyucumun önerilerini belediye görevlileri dikkate alirlar. Halkin sesine kulak vermek gerekir. Halkin sesine kulak verirsen vezir olursun, halki dikkate almazsan rezil olursun. Geçen yazimda belirtmistim. Pazaryerine çekilen zincirin 2 metre daha geriye alinmasini oradaki esnaf istemisti. Niye istediler? Çünkü magdurdular, alisverisi rahatça yapamiyorlardi. Hatta oraya belediye bir levha koymus duran arabalar çekilecek diye. Fakat o levha uygulanmiyor. Zincirin 2 metre geriye alinmamasindaki sebep ney? Hep sizin bildikleriniz mi dogru?
***
Eski bir idareciyle görüstüm. Bana ne söyledi biliyor musunuz? “Idarecilik yaparken yaptigim en büyük hata halktan kopuk olmamdir. Sadece kendi çevremle birlik oldum, oda çok yanlismis. Keske herkesin önerilerini dikkate alsaydim. Kimse kimseden üstün degildir. Cahil gördügün insani bile dinle. Iyi kötü bildigi bir sey vardir. Sen kazanirsin” dedi. Bende bu konuyla ilgili basimdan geçen bir olayi nakledeyim: Yeniköy’de havuzun basinda çay içiyoruz. Bir vatandas dedi ki: “Biraz sonra yagmur yagacak.” Kendi kendime “Nereden biliyor?” dedim. Adama sordum “Nereden anladin?” diye, bana güldü. “Sen bilmiyor musun?” dedi. “Hayir” dedim. “Bak kardesim, su karsidaki gördügün dagin adi Cellat dagi. Orasi karardigi zaman bizim buraya yagmur yagar” diye söyledi. 12 saat sonra yagmur yagdi. “Kim bu arkadas?” diye sordum. “Garibin biri” dediler. Demek ki herkesin bir bildigi varmis.
Ben halkin önerilerini yazacagim, takip edecegim. Gerçeklesirse tesekkür edecegim. Olmazsa olmasi için devamli hatirlatacagim. Benim bir prensibim vardir; kontrol ederim. Idarecilik yillarimda kontrol etmeyi çok severdim. Kontrol etmek güvensizlik anlamina gelmez, bilakis isin daha güvenilir, dogru olmasini saglar. Amacimiz yanlislarin düzeltilmesi, eksikliklerin giderilmesidir. Temennimiz pazaryerindeki degisikliklerin halkimizin istegi dogrultusunda olmasi. Saygilarimla.