Eylül ayinin ikinci yarisinda yeni bir egitim-ögretim yilina basliyoruz. Okullar açiliyor. Bir ögretmen olarak, “egitim-ögretim yili” ifadesinin giderek ne kadar anlamsizlastigina ve içinin bosaltildigina önümüzdeki yazilarimda ayrica deginecegim. Bu yil her yil oldugundan daha fazla sorun yasanacagini görebiliyorum. Ilçe Milli Egitim yetkililerinden okul müdürlerine, ögretmenlerden ögrencilere ve ögrenci velilerine kadar pek çok insani ilgilendiren bu sorunlara Bakanlikça etkin önlemler alinmayisini da esefle izliyorum. Yasanan sorunlara bakinca, yapilan uygulamalarin sorunlari azaltmak yerine içinden çikilmaz hale getirdigini görüyorum. Geçtigimiz günlerde okul müdürleri arasinda, bazilari ilçe disina olmak üzere, yer degisiklikleri gerçeklestirildi. Bu uygulamada ilkögretimden ortaögretime, ortaögretimden de ilkögretime geçisler yasandi. Birçok yönetici de önümüzdeki yil nerede görev yapacagini merak ediyor. Bu arada Torbalimiz ikinci Anadolu Lisesi’ne de kavustu. 1969 dogumlu Torbali Lisesi 90 li yillarda Yabanci Dil Agirlikli Lise (Süper Lise) olmustu. Ilçenin bu emektar lisesi bu yildan itibaren de “Atatürk Anadolu Lisesi” olarak yasamina devam edecek. Keske okul isimlerini degistirmekle egitim ve ögretimin kalitesini arttirmak ve sorunlari azaltmak mümkün olsaydi, demek geliyor içimden. Mesleki egitime yöneliste artis olmasi sevindirici olmakla beraber, bu durumda da bir kisim Meslek Lisesi ögrencisinin eski Torbali Lisesi’nde ögrenim görecek olmasi bile egitimdeki bina yetersizliginin ne boyutta oldugunu göstermektedir. Ilkögretimde ögrencinin basarisini SBS ler belirlerken, ortaögretimde 1,2,3,4 olarak adlandirilan alan sinav sonuçlarinin kaynaklik ettigi LYS sonucunu eline alan üniversite adayinin kafasi hayli karismis, ilk günlerde okul idareleri ve dershaneler bile bu konuda konusamamislardir. ÖSYM’den ardi ardina gelen “hata” itiraflari da “kara mizah” yasanmasina neden olmustur. 13 Eylül 2009’da Polis Akademisi MYO sinav sorularinin önceden “bir kisim aday”a verildigi saptaninca sinav iptal edilmis ve altindan “cemaat” kokulari çikmisti. (O tarihte Hanefi Avci’nin  kitabi henüz basilmamisti) 2010 LYS de 1467 lise birincisi basarili olamazken, 10 Temmuz 2010’da  yapilan  KPSS de 500 kadar kari-koca ya da komsu aday tüm cevaplari bilip, en yüksek puani alabiliyor. Bir sizdirma söz konusu. Türk Egitim-Sen Genel Baskani’nin, sorularin sinavdan önce binlerce kisiye ulasmis olabilecegini ileri sürmesi ise bu isin ne kadar ayaga düstügünü göstermektedir. Kamuoyu bu olayin altindan hangi kokularin çikacagini merakla bekliyor. Böylesi bir sahtekârligi yapan kim olursa olsun, duyulan koku, gencecik insanlarin gelecegindeki yanik kokusudur. “Vebal” arayanlar için, bundan daha büyük bir vebal olabilir mi? Degerli okurlarim, bu satirlarla hatirlamaniza yardimci olmaya çalistigim yakin geçmisteki olaylar bile, egitimin, ülkemizde uzunca bir zamandan beri bir kenara atildigi iddialarimi hakli çikarmaktadir. Vatandasin gelecegi bu kadar ucuz olmamali, adaletsizligin egitime siçramasinin önüne derhal geçilmeli, egitim konusu öncelikli sorun olarak ele alinmali ve gelecegimiz olan gençlerimizin egitimi ehil ellere teslim edilmelidir. Sirasi gelmisken sözü, siyasilerin seçim yarisina döndürdügü referanduma getirelim. 12 Eylül günü oylayacagimiz Anayasa degisiklik paketinde, Milli Egitim’de kaliteyi arttirip sorunlari en aza indirecek etkin önlemler içeren bir madde var mi? –HAYIR.

Hazirlayanlar tarafindan 12 Eylül 1980 den hesap sorma gibi gösterilen bu Anayasa degisiklik paketinde, yukarida saydigim olaylarin muhatabi olan ÖSYM’nin  de bagli oldugu, 12 Eylül 1980 zihniyetinin ürünü YÖK var mi? –HAYIR. Daha demokratik olmanin yolu tepede degil, temelde degisiklikler yapmaktan geçer. O temel de egitimden baskasi degildir.

Saygilarimla.