Büyük Torbalı

HEMŞEHRİMDİ HASAN PULUR

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
HEMŞEHRİMDİ HASAN PULUR
Nevzat KARATAŞ( n.karatas@buyuktorbali.com )
559 Görüntüleme
04 Aralık 2015 - 8:29
REKLAM ALANI

(300x250px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.

Kendisiyle görüşmek nasip olmadı. Her ne kadar İstanbul’da yaşasa da, Erzurumlu olduğunu biliyordum. Bu nedenle yazılarını fırsat buldukça okurdum. Olaylara bakış açısı ve yorumu hoşuma gitmese de diğer bazılarına göre daha sempatik gelirdi. Toprak çekiyordu belki.

Bir yazısında şöyle bir fıkrasını okumuştum. Adamın birisi, müftüye gidip akıl danışmış. Diğer bir ifadeyle fetva sormuş. Hocam! demiş, benim bir adağım vardı. Şayet istediğim şey olursa eşeği minareye çıkaracağım dedim. Dileğim yerine geldi. Arzu ettiğim şey oldu. Ben de eşeği tutup minarenin önüne götürdüm. Fakat imam efendi böyle bir şeyin mümkün olmadığını söyledi. Ben şimdi adağımı nasıl yerine getireceğim?

Güya müftü efendi de biraz düşünmüş, sonrada adama şu soruları yöneltmiş “İçki içer misin? Sigara içer misin? Kumar oynar mısın? Yalan söyler misin? Meyhaneye gider misin?” Adam, hayır efendim deyince müftü “Tamam, sen bunları yapmıyorsan eşeği minareye çıkarmana gerek yok, git kendin çık, senin adağın yerine gelir” demiş.

Bu fıkrayı yazıldığı gün ben de okumuştum. Hemşehrimin böyle halkını incitecek şekilde fıkra yazmasına bir hayli kırıldığımı hatırlıyorum.

Yazının yazıldığı günün ertesinde gazeteleri karıştırırken “Olmadı Hasan Abi” başlıklı bir makale gözüme çarptı. Merak ettim, okudum.

SEN PARİS’İ BİLİYOR MUSUN?

“Nüfusunun yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülkede bu fıkrayı sana yakıştıramadım Hasan Ağabey. Sen ki, Kur’an okumayı bilirsin. Rahmetli babanız da içki içmeyen, kumar oynamayan, meyhanenin yolunu bilmeyen, beş vakit namazında niyazında bir insandı. İnan çok yadırgadım, Hasan ağabey.” Dedikten sonra “Her neyse bir fıkrada biz anlatalım” diye devam ediyordu.

Adamın biri Fransa’ya gitmiş. Orada birkaç ay kaldıktan sonra Türkiye’ye dönmüş. Geldiği günün akşamı köy kahvesine çıkmış. Köylüler merakla etrafına sıralanmışlar. O zamanlar şehre giden bile sayılı kimseler. O, Avrupa’ya gitmiş birisi olarak dikkat çekmiş, merakla ne anlatacağını bekliyorlar.

Bizim ki, sıradan başlamış sormaya “Hüseyin sen Paris’i gördün mü? Mahmut sen, Luvr müzesini gördün mü? Ali sen, Senn nehrini gördün mü? Her sorduğu köylüsü “Hayır görmedim” cevabını aldıkça her görmedim diyene “Sen eşeksin” diyormuş.

BABAN PARİSE GİTMİŞ MİYDİ?

Bir kenarda konuşmaları izleyen Hüseyin isimli bir genç bakmış ki, sıra kendisine geliyor. Kendisi de Paris’e gitmediği için ne sorarsa sorsun Paris’e gitmediği için olumsuz cevap vermek zorunda kalacaktır. Ve arkasından herkesin damgalandığı “Eşeksin” damgasına muhatap olacak.

Paris’ten dönen vatandaşa “Senin baban, Paris’e gitmiş miydi, o söylediklerini görmüş müydü, onları biliyor muydu? Diye sormuş. Paris’ten dönen vatandaş, emin bir şekilde “Hayır, Paris’e gitmemişti, görmemişti, bilmiyordu” deyince Hüseyin cevabı yapıştırmış, “Sen eşek oğlu eşeksin”

Makalenin yazarı yazısını şöyle bitiriyordu “Sürç-ü lisan eylediysek affola.” Şimdi düşünüyorum da otuz yıl kadar öncesine kadar gazetelerde ne kadar seviyeli, iğneli iletişimler kurulurmuş. Hasan Pulur, bu seviyeli ve olgun gazetecilerin belki de sonuncusuydu. Allah taksiratını affetsin. Hayırlı cumalar.

 

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
PİYASALARDA SON DURUM
  • DOLAR
    -
    -
    -
  • EURO
    -
    -
    -
  • ALTIN
    -
    -
    -
  • BIST 100
    -
    -
    -
KÖŞE YAZARLARI
Hava durumu
İMSAK-
GÜNEŞ-
ÖĞLE-
İKİNDİ-
AKŞAM-
YATSI-

Tüm Hakları Saklıdır. Torbalı Web