Büyük Torbalı

KAN KAYBI

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
KAN KAYBI
520 Görüntüleme
28 Eylül 2015 - 8:29
REKLAM ALANI

(300x250px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.

İYİ ki evlerimizde televizyon denilen aletler var ve iyi ki birileri uydu antenlerini icat etmiş de bizim dışımızdaki dünyada neler olup bittiğini, bizim dışımızdaki insanların nelerle uğraştıklarını, bizim dışımızdaki insanların nasıl yaşadıklarını görüp öğrenebiliyoruz. Tabi bu yabancı kanallardaki belgesellerden haberimiz varsa ya da bizim kanallarımızda yayınlanan eğitsel ve kültürel anlamda içerikleri beş para etmez dizilerden gözlerimizi alabilirsek. Peki neler var bu belgesellerde? Neler yok ki! Komşunun bahçesine giren bir timsahı kurtarmaya gelen uzman ekipleri izliyoruz. Yirmi yıl sonra insanoğlunu Mars’a yerleştirme çalışmalarına tanık oluyoruz. Yirmi beş yıldan beri uzayda keşifler yapan Hubble teleskopunun daha da geliştirilmiş modeli atmosfere gönderilmek için gün sayıyor. Bu belgesellerden, çağın hastalığı kansere neden olan genlerin bulunmak üzere olduğunu öğreniyoruz. Yaşlılara verdikleri önemi ve onlara sağladıkları yaşam olanaklarını görünce dudaklarımız uçukluyor. Mesleklere ve iyi meslek adamı yetiştirmeye verdikleri önem ise, bugün birçok alanda bulundukları ileri seviyeden belli oluyor. Eriştiğimiz nokta ile yetinmeyip daima daha ileriye ve daha güzele gitmek için ne yapmak gerektiğini, her geçen gün insanlığa sunmaya çalıştıkları icatlar ve buluşlardan anlıyoruz. Bütün bunları yapan insanların, günümüz bölgesel savaşlarındaki politik ya da askeri rolü elbette tartışılabilir ama bu durum onların icat ve buluşlarından tüm insanlığın yararlandığı gerçeğini ortadan kaldırmaya yetmez. Peki onlar bu işlerle meşgulken biz ne yapıyoruz? İçimizdeki insanları “onlar” ve “biz” olarak ayırmaya kalkıyoruz. Onlar sürekli kazanır ve kazandırırken biz ne yapıyoruz? Kaybetmeye devam ediyoruz. Bir başörtüsü ile yıllarımızı kaybetmediğimizi söyleyebilir misiniz? Biz başörtüsü ile uğraşırken bize ne kadar gülmüşlerdir diye düşünüyorum şimdi. Koskoca devlet insanları bununla yatıp, bununla kalkmadı mı senelerce? Siyasetin her türlüsüne alet edilmedi mi inançlar? Bunca zaman kaybetmeye değer miydi? Şimdi de canları kaybediyoruz. Şehit haberleri duymadığımız gün geçmiyor neredeyse. Bayram tatili denince içimi bir sıkıntı kaplıyor. Yollar kan gölüne dönüyor. Her bayram tatilinden sonra kazaların bilançosu yürekleri yakıyor. Eller kazanır, kazandırırken biz sürekli bir şeyler kaybediyoruz. Zaman kaybediyoruz. Canlar kaybediyoruz. Bir de bu kayıplara “ilahi takdir”, “kader” ya da “fıtrat” gibi sıfatları yapıştırarak irademizi kaybediyoruz, aklımızı kaybediyoruz. Bugün politikaya dokunmak istemiyorum ama değinmeden de geçemiyorum. Bir koalisyon hükümeti kuramayıp –ki “Milli İrade öyle istedi– seçimleri yenilemeye gitmek bir zaman kaybı, bir boşuna oyalanma değil midir Allah aşkına? Birçok şeyi ulusça kaybediyoruz ama, en büyük kaybımız bana göre nedir biliyor musunuz? “Eğitim”, evet, en acı kayıp, daha doğrusu, diğer kayıpların da anası, kaynağı ve nedeni olan en acı kayıp, “eğitim” alanındaki kayıplarımızdır. Yıllardan beri izlenen eğitim politikaları(!) ülkemiz insanına hiçbir şey kazandırmadığı gibi, çok şey de kaybettirmektedir. Öylesine ki; bugün bu gidişten memnun olan ya da öyle gözükenlerin bile yarınlarda yakınacakları, üzülecekleri, utanacakları nesiller oluşmaktadır giderek. Gerçek ve samimi bir “Milli Eğitim Politikası” merkezinde ısrarlı ve kararlı olunmayışıdır bunu gerçek nedeni. Yıllardır sürekli değiştirilen ve ayağı yerden kesik olan tutarsız uygulamalar eğitimle ilgili tüm yüzeylerde “belirsizlik” ve “kaos” yaratmaktadır. Bu yüzeyler öğretmen, öğrenci, veli, ilgili yönetici ve tüm toplumdan oluşmaktadır. Durum böyle olunca tehlikenin boyutları giderek büyümekte ve ciddiyeti artmaktadır. Bugün sokaktan geçenlere mikrofon tutsak ve Türkiye’de eğitimin kalitesini sorsak, iddia ediyorum, yüzde seksen “olumsuz” görüş bildirecek ve tek kelime ile “kötü” diyecektir. Bazılarına göre, yanlış yönetim tercihleri ile bu toplum bunu hak ediyorsa da ben bu fikirde değilim. Gemi su alıyor ve hepimiz bu gemideyiz. Şartlar ne olursa olsun, çocuklarını Amerika’da okutma olanağına sahip tuzu ezelden kuru bir mutlu azınlığı üzülerek bu geminin yolcularından sayamıyorum. Öyle olsaydı eğer, vatandaşın çocuğu ve geleceği onların da umurlarında olurdu ve kendi çocuklarını yurtdışında okutma ihtiyacı hissetmeyecek düzeyde bir “Milli Eğitim Politikası” üzerinde özen ve gayretle çalışırlardı. Eğitimde kalitesizlik ve verimsizlik; karanlık bir gelecek demektir. İşte ben buna, bu nedenle “gerçek kan kaybı” diyorum. Ülkemiz ve insanlık için “daha çok barış”, “daha az kayıp” diliyorum. Saygılarımla.

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
PİYASALARDA SON DURUM
  • DOLAR
    -
    -
    -
  • EURO
    -
    -
    -
  • ALTIN
    -
    -
    -
  • BIST 100
    -
    -
    -
KÖŞE YAZARLARI
Hava durumu
İMSAK-
GÜNEŞ-
ÖĞLE-
İKİNDİ-
AKŞAM-
YATSI-

Tüm Hakları Saklıdır. Torbalı Web