Çünkü; sanat sorgulatır, sanat var eder, sanat aydınlatır. Sorgulayan insan uyanmaya başlar. Uyanan insan, çevresindeki olan biteni görmeye başlar, farkındalığı artar. Farkındalığı artan insan var olmaya başlar. Var olmaya başlayan insanın bakış açısı değişir ve mağaranın içindeki aydınlanma yolunda, yolun sonundaki ışığı görür ve benliğini bulmaya başlar. Benliğini bulan insan artık kandırılamaz, uyutulamaz, uyuşturulamaz. Bu yüzden sanat tehlikelidir.
Peki sanat neden lüzumsuzdur?
Çünkü; sanat lüzumsuzdur, halka inmemelidir. Halka inen sanat güzel uykularından uyandırır, uyanan kitleyi yönetmek zordur, hatta imkansızdır. Çünkü bu kitle bir efendi seçtiklerini değil, kendi adlarına birer sözcü seçtiklerinin farkına varırlar. Bu da toplumun gelişmesini kaçınılmaz kılar ki, sanat bu yüzden lüzumsuzdur.
Türkiye’de sanatı övenler ne kadar önemli olduğundan dem vuranlar, “sanata kucak açıyoruz” deyip nanik yapmayı destur edinmişler kendilerine.
Sanat kim için? Ne için yapılır? Sorularına.
-Efendim sanat halk için yapılır. Cevabı klişe ve alışkın olduğumuz kalıplardan olup sadece lafta kalmıştır.
Çünkü; halk için yapılan sanata, halk dahil olamamıştır. Sanata dahil olamayan halk sanatı benimsemediği için sanat, hep bir üvey evlat muamelesi görmüştür ve hala görmektedir.
Bu pandemi şartlarında önce müzik sustu, sonra perdeler kapandı. Pandeminin pandomimini oynayan sanat emekçilerinin doğal olarak sesleri duyulmadı, görenler gözlerini kapatmayı seçti, bilenler bilmezlikten geldi.
Ülke olarak işimize gelmediği zaman görmedim, duymadım, bilmiyorum oyunu işimize geliyor. Biraz üstümüze gelinse genel ve yerel yönetimlere eleştirip x partisi ,y partisi demeden suçu kendimizden bertaraf ediyoruz.
Peki soruyorum; bu yönetimleri kimler getirdi?
Bilinçli bir seçmen olmadığımız ve toplum bilinci oluşmadığı sürece bu devran böyle sürüp gider.