Sayin Nedim Sener

Sayin Ahmet Sik

Evvela mahsusa selam eder, kuslara uygun görülen kafeslere bile gönlümüz razi olmazken, siz yazarçizer tayifasinin demir kafesler içerisinde, takvimdeki hanesi isaretlenmemis günü saymasina bir zamandir katlana durduk.

Allah bilir ya, fakir umudu, bir yanlislik, bir fitne vardir, bugün yarin evinize, çolugunuza çocugunuza kavusursunuz zannettik.

Ha bu arada bizleri soracak olursaniz, elhamdüllah iyiyiz. Tek sikintimiz ayagimiza dolanan seçim telasi. Bugün yarin o da bitecek. Çok sükür az vakit sonra kandiran kandirdigi kadariyla ‘horoz’ gibi ortalarda dönüp duracak.

Memleket mi?..

O da bildiginiz gibi. Herkes isinde gücünde. Peygamber ocagindaki ocak baslarinin bir kisminin da size komsu yerlere gönderildigini duyduk. Meydanlar kör dögüsü gibi. Sapla saman karisti.

Sevgili Kardeslerim…

Anladigim kadariyla siz bir zaman daha gün yüzü göremeyeceksiniz. “Uzun tutuklugun bir ceza oldugunu” herkes ama herkes (Not: Cumhurbaskani dahil) söyleyip, “Ne yapalim elden bir sey gelmiyor” diyerek iki kolu söyle bir miktar yana açarak yapilan çaresizlik serenatlariyla bu zulmün sürdürülmesine artik akil erdirebiliyoruz.

Hani suçlulugunuz ispat edilene kadar masum sayiliyorsunuz ya… O palavrayla da birkaç ögün yemek yedik.

“Evet evet…”

“Suçsuz ad edilmeli efendim…”

“Tabi canim hakim tokmagi kürsüye vuruncaya kadar suçsuzlar…”

“Ama ne çare ki suçlular hem de silahli terör örgütü üyesi olmaktan…”

Gerçi biraz kafa karistirici laflar olsa da, meramlari çok net. Anlasilabilinecek kivamda…

Seçimler bitirilinceye kadar, kesin hakimiyet olusuncaya kadar ihtiyaç duyulan ‘hukuk hassasiyetini’, ‘elde avuçta tutulmaya çalisilan liberal dinamikleri’ ve de ‘darbelerden darbe yemis magdurlari’ ‘oy’ kafesinden kaçirmamak…

Kuslari uçurmamak…

Isin özü bu…

Bu kadar laf kalabaligi yapilmasinin kisa hikayesi bundan ibaret…

Degerli Kardeslerim,

Siz aslinda bal gibi suçlusunuz. Bakmayin öyle o gavur gazetecilerin ve biz gibi çesnicibasilarin bagirip çagirmasina. Siz iflah olmaz bir örgüt üyesiniz. Sakladiginiz silahlarin yerlerini bir an önce itiraf edin, adaletten kaçilmaz. Kaçani da Sabahattin Ali gibi götürürler maazallah.

Örgütünüzü, planlarinizi, halkin iradesiyle iktidar gelmis hükümetleri yazi yazarak devireceginizi, kitapla bombalayacaginizi, lütfen artik tutanaklara geçirtin.

Halkimizin ve ben gibi yorgun yazarlarin beklentileri bu sekilde…

Siz ki bu memleketin Cumhurbaskanina terör örgütü oldugunuzun kanaatini vermissiniz…

Biz ne diyelim…

Elden ne gelir ki?…

Hangi argümanlarla sizi savunmaya kalkalim. Bu kadar ikiyüzlü oldugunuzu bilmiyordum. Biz de saf saf  “Bu adamlar yazar, isleri güçleri, geçim kaynaklari, iaseleri kalemlerinden geliyor” diye bilenlerdendik.

Simdi ögrendik ki…

Kazin iki kanadi esit degilmis…

Kusuruma bakmayin ama bu saatten sonra size inanamam. “Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaskani içerdeki gazetecilerin suçu kalem, kagit degil, baskaca muzur isler” diyorsa vardir bir bildigi…

Ustünüzdeki bu lekeyi artik on adet yüksek mahkeme bile temizleyemez. Ben de kendimi insan sarrafi bilirdim. Sizi yanlis tanimisim. Kitaplarinizi raflardan indirdim. Isimlerinizi facemden sildim.

Size yazdigim bu son mektupla veda ediyorum…

Allah kurtarsin demekten gayri bir sey kalmadi…

Eski dostunuz Mehmet Ergün