SANKI gelir dagiliminda Avrupali gibi olduk…
Sanki ifade özgürlügünde adamlarin çitasini yakaladik…
Sanki tutuklulugun infaza dönüstügü benzer bir ülke varmis gibi…  Içeri tiktigimiz gazetecilerin sayisinda; birakin Avrupa’yi, dünya liderligi sanki bizde degilmis gibi…
Çevre felaketlerinde birinciligi sanki baska bir AB ülkesine kaptirmisiz gibi…
Sanki her seyimiz Avrupa Birligi kriterlerine uygun da…
Polis sayimizin Avrupa’yla uyumsuzlugunu kesfettik… Ve de önümüzdeki yil bu hayati eksikligi tamamlamak için kollari sivadik…
Ne kadar büyük bir ayip, ne büyük eksiklik…
Degil mi?..
Avrupa’yla uyum içinde olmamiz için her iki yüz elli insana bir polis denk düsecek sayisal düzenleme yapmaliymisiz…
Avrupa Birligi üyelik ikiyüzlülügüne eklenmis son halka…
Polis sayisini artirmak için agalarin kriterlerinin arkasina siginmak ne demek…
Açikça, dobra dobra “ben polis alacagim” denilse bizim hiçbir sey diyecegimiz yok…
Ihtiyaç varsa olur…
Türk insanina uygun görülmeyen, akla ve gündeme bir türlü getirilmeyen ve de sosyal bünyeler için olmazsa olmazlarla dolu bir yigin ‘kriter’ dosyasinin kapagi bile açilmazken, raflarda yerlerini korurken…
Polis eksigimiz yüzümüze vuruldu…
Ya da yapmak istediklerine kilif uydurmada hüner sahibi iktidarimizin altin vuruslarindan biri…
Bakin su ise hele…
Her seyimiz AB kriterlerine, modern dünya normlarina uygun da…
Polisimiz eksik…
Artik güldürmüyor, düsündürmüyor, incitmiyor…
Bos gözlerle bakiniyoruz. Ister inanin, ister inanmayin, kimse ‘neden böyle’ diye sorgulamiyor.
YÖK’ten rahatsizligindan, YÖK düzenlendikten sonra vazgeçen, Yargiyi yüksek sesle elestirip, simdi halinden memnun bir iktidarin, bilim yuvalarini hallaç pamugu gibi atan, bilim adamlarini kapikulu gibi gören anlayisin Avrupa’yla aramizdaki uyumsuz polis sayisini öne sürmesi kadar normal baska bir sey olabilir mi?..
Sokaklara dökülen haddini bilmezlere ‘had’ nasil bildirilecek. Muhalefete, elestiriye, sokaga tahammül edemeyen iktidarin sayisal degiskenler bulmasi lazim.
Daha çok cop, daha çok gaz, daha çok sindirme unsurlari lazim…
Parasiz egitim isteyenden tutun da HES’lere kadar uzanan bir dizi protestoya karsi takinilan tavirlardan, hiç de Avrupai olmayan bastirma yöntemleriyle polis son yillarin en çok tartisilir kurumlarindan birisi olarak karsimiza çikmaktadir.
Nazik ve ince bir dokunus gerektiren…
Polis istihdami için bulunan kulpa bakin…
‘Avrupa’yla uyum…’
Hiç de inandirici degil…
Çok iyi bir geçmisi olan Emniyet Teskilatinin sayi sorunundan çok, nitelik ve uzmanlasma sorunu var. Adalet kapisinin ilk basamagi, güven ve tarafsizlik esiginin simgesi polisimizi birçok anlamsiz tartismanin disina tasiyacak düzenlemelere ihtiyaci varken…
‘Sayi’ ön plana çikartiliyor…
Degisim özdeyisi altinda her kurumu alttan üste dogru savuran iktidarimizin, kendi sesinden baska bir sese katlanamayan yönetim anlayisi buna benzer kiyida kösede kalmis kriterler bulur evelallah.
Her gün gözümüzün içerisine dogru bakinan ülke gerçeklerinin hangi kritere uygun olup olmadigini düsünmeden yazmaya çalisan bir avuç gazetecinin varligiyla avunuyoruz.
Özgür basindan, ifade zenginliginden ürken bir iktidar eger kriter sikintisi çekiyorsa, hücrelerde tutulan gazeteciler için bir seyler yapmasi gerekmez mi?
Avrupali için en büyük ayip gazeteciyi kodese tikmak…
Hele hele yüz binlerce insanin oyuyla ‘vekil’ kimligi kazanmis bir gazeteciye reva görülen muamele herhangi bir Avrupa ülkesinde yasatilsaydi, eminim o iktidar bir gün bile yerinde kalmazdi.
Buyurun size kriter… Her muhalif sesi potansiyel tehlike olarak algilayan kadrolarin koskoca Avrupa da eksikliginin farkina varacagi ender kalemlerden bir tanesi…
Kendimize ait referanslar yaratip, kendi bünyemize yikmaya çalistigimiz bir çok densizlik varken, ikide bir AB, yahut ABD denilmesinin elle tutulur herhangi bir yönü yok…
Kendi kendimizi kandirip…
Kendimiz çalip, kendimiz oynuyoruz…
Dostlar alis veriste görsün hesabiyla kriter avciligina çikiyoruz…