TORBALI IZSU veznelerinin yaninda asagidaki yazilanlar, kaç kisinin ilgisini çekmistir bilemem ama, benim su kullanma felsefeme yakin. “SU DEGERLIDIR, AKIP GITMESIN. Çamasir ve bulasik makinelerini, tam doldurmadan yikayalim. Yiyecekleri yikadigimiz suyu, biriktirerek temizlik ve sulamada kullanalim.” Imza IBB. Bunlara birkaç madde daha ekleyelim.
Dislerimizi firçalarken ya da tiras olurken musluklari açik birakmayalim. Bulasiklari elde yikarken musluklari kapali tutalim. Durulamak için lavaboyu tikayip su ile dolduralim. Kapinin önünü, terasi ve balkonu yikarken hortum yerine su kovashi ve süpürge kullanalim. Evlerde 10 litrenin altinda su alan klozetleri kullanmaya çalisalim. Bunlarin hepsine katiliyorum ve uyguluyorum. Hatta daha ileri giderek, kisin veya yagmur yagdigi zaman kovalarla yagmur suyunu biriktirip tuvalette kullaniyorum. Çamasir makinesinin suyunu yine biriktirerek tuvalette kullaniyorum. Belki bazi aileler ve burjuva özentisi olanlar ayiplayabilir ama umurumda degil. Bu davranisim suyun çok degerli olusundan ve küresel isinma anlayisimdan kaynaklaniyor. Simdi gelelim, su meshur OSMAN ÖZGUVEN’IN Dikili’sine; Dikili veznelerinin önünde de sunlar yazili. “Sayin halkimiza, 10 TONA kadar su, her aboneye BEDAVA.” Hani sudan ucuz derler ya aynen öyle. Sizce hangi söylem daha etkili? Elbette bedava olani. Yurttas, su kullanirken, 10 tonu asmamaya ve tutumlu olmaya özen gösterecek. Artik yaz geliyor, sularimiz daha degerli olacak. Insanin yanlis ve kötü olana, hizla alis(tiril)masi ne kadar anlamsiz bir sey. Umutsuzluga ve yilginliga düsünce tepkilerimiz köreliyor. Sesini çikarmayan, her söyleneni dogru sanip kafa sallayan sinen ve korkan bir toplum olmaya dogru gidiyoruz. Içimizden biri çikip, avazi çiktigi kadar “duyduklariniz yalandir, uydurmadir” diye bagiriyor.
Ezbere bildigimiz seyler bozuluyor, düsüncelerimiz degisiyor. Bir çuval kömür dagitmak, ramazan ayinda, yoksullara birkaç ögün yemek vermek, kaldirim taslarini söküp yeniden yapmak asil hizmet degildir. Ya nedir? Resmen göz boyamaktir. Iste tam burada, Dikili Belediye Baskani, Osman Özgüven karsimiza çikiyor. “Donkisot olmaktan onur duyarim, gücüm yettigi kadar yel degirmenlerine karsi, savasmaya devam edecegim. Dikili halkina 10 tona kadar bedava su verecegim” diyor. Sosyal Belediyecilik anlayisina dikkat çeken Özgüven’in hizmetleri arasinda sunlar da var. Belediye otobüsleri ücretsiz, otobüse binen ögrenciler, evlerinin ve okullarinin önüne kadar tasiniyor, Belediyeye ait saglik merkezinde sembolik olarak 1TL.ye muayene olunuyor, 6TL.ye röntgen çekiliyor. Parasi olmayandan bu da alinmiyor. Halka ucuz ekmek üretiliyor, 10 tona kadar su kullanandan ücret alinmiyor. Bu hizmetler verildigi için Danistay’a suç duyurusunda bulunuldu. Mahkeme, “Kamu yararina yapilan hiçbir çalismanin suç sayilamayacagina” karar verdi. Suyu metalastiranlara da(mal gibi) ayrica bir ders oldu. Dava sadece Dikili’ye degil Dünya’ya örnek oldu. Özgüven’in avukati Arif Ali Cangi da insanlarin bütün belediyelerden 10 ton su istemelerini tavsiye ediyor. Belediyeler, kar elde etme amaçli çalisan, ticarethaneler degildir. Su yasamsal bir insan hakkidir. Su dogal bir haktir, satilamaz. Biz de, Izmir Büyüksehir Belediyesinden, 10 tona kadar bedava su talep ediyoruz. Eylül 1964’de, Ege Bölgesine geldim. Içimden keske Dikili’ye mi, yerlesseydim diye düsünüyorum. DIKILI’LERI VE OSMAN ÖZGUVENLERI çogalttigimiz zamanlar güzel günler görecegiz.