El ilanlari, yüksek volümlü heyecan dozlarinin birkaç gün daha sürüp gidecegi ve firtina sonrasi dinen yagmurlarla beraber, dalda birkaç afis, havada birkaç sözün asili kalacagi günler yakin.

Seçim bitse de bizim takibimiz sürecek. Oldubittilerle, ‘mali götürme’ hafifliklerinin zafer sarhosluklarina karisan igrençliklerini çok gördük, çok dinledik.

Daha simdiden ‘maskelerin’, seçim nutuklarinin atildigi kürsülerin yani basinda bana dogru ‘hinlikle’ baktigini görür gibiyim.

Ne diyeyim…

Oyun bu. Kurallari evrensel olsa da, yöresel kiyafetlerle ‘ucubelestirdigimiz, versiyonlariyla’ beraber dans etmek zorundayiz. Biri saga dogru çekerken, digeri “halt etme otur oturdugun yerde” diyor…

Olan mi?..

Kabak hep bildigimiz kisilerin, hep ayni insanlarin basinda patliyor…

*        *        *

Bu harra, gürra arasinda, dise dokunur bir seyler ararken karsimiza çikan CHP’nin son ‘DEMOKRASI RAPORU’; ‘Esit Yurttas, Özgür Toplum’ kitapçigi, bu güne kadar kaleme alinmis en tutarli ve en gerçekçi seçim manifestolarindan birisi…

Ilk defa günümüz Türkiye’sinin son derece ayrintili bir tomografisi çekilmis…

Ve ilk defa ‘bireysel özgürlüklerle, toplumsal özgürlüklerin’ evrensel normlariyla ülke gerçeklerinin tutarli baglari yakalanabilmis…

Bu umut verici bir sey.

Türkiye’nin yeniden çikisina imkan verebilecek ‘çilgin’ olmayan tespitler.

Basari sansi ise onu bu kisa süre içerisinde genis halk kitlelerine anlatabilme becerisine endeksli. Bana göre bu rapor, bugüne kadar CHP’nin servis ettigi en önemli çalisma.

Ulkenin hizla ve sinsice ‘otoroterlesmeye’, dar kadrolu güdük demokrasilerden, ‘tek adamli’ düzenlere dogru kayis egilimlerinin yesertilmesi için, geceden ‘damlama sulamayla’ beslenip, büyütülmeye çalisildigi su günlerde…

‘Çogulcu’, ‘katilimci’ ve ‘farkliliklarin bütünlügünün’ rapor haline getirilip, insanimiza sunulmasi bir firsat olarak görülmeli…

Bu günlerde az da olsa böyle ‘umut filizlerini’ görmek, tarifi sevindirici duygular veriyor.

Bir sey daha var…

Yakin zamanda açiklanacagi duyurulan CHP’nin ‘KADIN RAPORU’ beni en az ‘demokrasi raporu’ kadar heyecanlandiriyor…

Neden mi?..

Kadini ait oldugu yere kadar yükseltemezsek, ona erkekler kadar esit hak ve özgürlük alani birakamaz isek, tüm bu yazilanlarin hepsinin ayaklari havada kalir…

Havanda su dövmüs oluruz…

Oy devsiren laflar beni çok fazla ilgilendirmiyor. ‘Asa, ise’ yapilan vurgulari saygiyla karsiliyorum. ‘yolsuzluklarin, haksizliklarin’ da kendi içlerinde tutarli argümanlari var…

Ancak “Tam Bagimsiz Türkiye, Evrensel Demokrasi, Esit Haklara Sahip Kadin” olmazsa, bunlari dillendirmenin hiçbir anlami da olmaz.

Bu üç temel noktada CHP’nin begeni toplayan ataklari, demokrasi semsiyesi altinda sekillenecek sosyal kurumlarin ana güç kaynaklari olarak kabul edilmeli.

Artik bu is; ‘inanmak’, ‘inanmamak’ yörüngesinden çikarilip, ‘yapilmak’, ‘yapilmamak’ ana platformunun üzerine indirilmelidir.

Isin politizasyon cephesiyle kim ilgilenirse ilgilensin, bizim sikintimiz; Türkiye’nin bozulan dengeleriyle bir dönem daha ‘AKP’ politikalarina dayanacak gücünün kalmamasinin tespiti noktasindadir.

Artik denenecek bir seyleri kalmadi…

‘Çilginlik’tan gayri…

Endiselerimizi dile getirdigimizde, dostlarimiz bize: “Benzer endiseler, Demirel’in AP’si, Özal’in ANAP’i öncesinde de vardi…” diyorlar

Anliyorum. O günlerde endisenin katsayilari ‘demokrasi’ ve veya ‘laiklik’ boyutlariyla sinirliydi…

Simdi de öyleyse…

Diyecek lafim yok…

*        *        *

Seçim gününün ertesinde geminin ne kadar su aldigini görüp, ‘ah’, ‘vah’ edip, beni son derece rahatsiz eden “elim kirilsaydi” laflarini mirildanmaktansa…

Meydanlardaki balonlarin üzerindeki alici renklere bakip göz kamastirmaktansa…

Ve de anketlerin manipule eden rakamlarina bakip…

“Vay be…”

Demektense…

Birkaç satir okumak daha iyi olur kanisindayim…