Günün sözü “Ümit, kötülüklerin en kötüsüdür; çünkü işkenceyi uzatır.” Nietsche

Bizim halkımızın en dikkat çekici özelliklerinde bir tanesi de işkenceye karşı acayip bir dayanıklılık göstermesidir. Bu halka on gün su vermeyin, bir şekilde hayatını sürdürür. Üç gün elektriğini kesin, sabırla bekler. Üç ay maaşını vermeyin, çalışmaya devam eder. Bir kilometrelik bir ekmek kuyruğuna sokun, saatlerce sıranın kendisine gelmesini bekler. Çevresindekilerle sıra kavgası yapar; ama kendisini o kuyruğa mahkum edenlere baş kaldırmak gelmez elinden. Böyle acayip bir milletiz vesselam. İşkenceye ve ıstıraba karşı acayip dirençliyiz. Öyle ki, bu dayanıklılık kimi zaman mazoşist bir hali andırıyor. İşkenceden adeta zevk almanın patolojik halidir bu. Bireyselliği yakalayamamış bireylerin oluşturduğu toplumların harcıdır bu. Bireyselleşmeyi , yani bağımsız ve özgün bir kişilik oluşturmayı kotaramamış insanların oluşturduğu toplumlar doğal olarak sürüleşirler. İçlerinden aykırı ses, aykırı bakış, aykırı duruş nadiren çıkar. Çıkana da haddini bildirmek kolaydır. Çünkü bireyselleşememiş sürünün sahipleri, şairin değişiyle “gocuklu celepler” yalnız kalan o aykırı kişiye haddini bildirmekte zorluk yaşamazlar. Çünkü sürü, kendi psikolojisine uymayanı önce damgalar, sonra da dışlar kendi içinden. Yalnızlıktan daha büyük ve daha ıstıraplı hapishane mi var? Hasılı bir sürü psikolojisinin esir aldığı bir toplumun müntesipleriyizdir. O yüzden bize reva görülen her işkenceye katlanmaktayızdır. Çünkü, tıpkı bizim gibi işkenceye çekilen diğerlerindedir gözümüz ve onların sızlanmadığını görüp onların psikolojisine bürünürüz.

İZBAN’da birleşemez miyiz?

Yeter artık bu sığ tartışmalar! İZBAN için günah keçisi arama çabaları da kabak tadı verir oldu! Ben anlamam! Bazıları, “İZBAN hattını Büyükşehir Belediyesi kurdu o yüzden bütün suç onlarda” savına yaslanıp kendilerini rahatlatıyorlar. Bazıları da “Yok, bu bizim suçumuz değil tamamen iktidar partisi ve onun yereldeki uzantısının suçu” kolaycılığına kaçıyorlar. Bu arada, işkenceye karşı acayip bir dayanıklılığı bulunan halkımız da İZBAN işkencelerini çekmeye devam ediyor. Ben , buradan Torbalı’daki bütün siyasetçilere soruyorum: Sizi el ele verip ciddiyetle bu meselenin üzerine gitmekten alıkoyan nedir? Sayın Ak Parti İlçe Başkanı! CHP İlçe Başkanı ve MHP İlçe Başkanı ile diğerleri. Bir araya gelip bu konuda nasıl bir yol izlenebileceğini neden konuşmuyorsunuz? Yerel ve genel iktidar gücü Ak Parti’de; Büyükşehir Belediyesi de CHP’nin elinde. Her üç kanalı da kullanarak ortak bir yol bulunamaz mı? Bu gibi konularda neden birliktelik sağlayıp da bu gariban halkın dertlerine çare üretemiyorsunuz? Sizin siyaset anlayışınız bu değil mi? Her şey elinizin altında değil mi? Bakanlardan milletvekillerine herkesle diyaloğunuz var değil mi? İZBAN hattının böldüğü Torbalı’nın iki yakasını insani çözümlerle bir araya getirmek bu kadar mı zor? Baraj inşaatı değil; hava alanı inşaatı değil; Yapılacak şey münasip noktalara araç ve insan trafiği akışı için iki tane doğru dürüst alt geçit yapmaktan ibaret. Çok mu zor?

Emniyet Müdürlüğü nerede?

Alın size yukarıda yazdıklarımla paralel bir anekdot… Dün, yarım saatliğine İlçe Halk Kütüphanesi’ne uğradım. Tam kapıdan çıkarken son model bir araç durdu karşımda. Araçtaki beyefendi Torbalı Emniyet Müdürlüğü’nün yerini soruyor. Şansı varmış ki, benim de o taraflarda işim vardı. “Sizi götüreyim” deyip arabaya atladım. Adam ve yanındaki eşi İzmir’den Torbalı’ya gelmişler ve neredeyse yarım saatten beri Emniyet Müdürlüğü binasına ulaşmakla meşgulmüşler. Tam dört kişiye sormalarına rağmen içlerinden Torbalı Emniyet Müdürlüğü binasını tarif edebilen çıkmamış. Bir keresinde Devlet Hastanesi binasına kadar ulaşmayı başarıp tekrar köprünün diğer tarafına geçmişler. Emniyet Müdürlüğü’nün bulunduğu yakaya geçmek için İZBAN köprüsünden aşıp epey zik zak lı bir rota takip ettik haliyle. İzmirli çift, bana teşekkür edip yollarına devam ettiler. Bir Torbalı sakini olarak ilçenin içinde bulunduğu durumdan utandım inanın.

Atatürk Mahallesi’nde yine olay

Atatürk Mahallesi’nde yerleşen Suriyeli mültecilerin yol açtığı sosyo-ekonomik sorunları geçtiğimiz günlerde bu köşeden dile getirdik. Ve bu mahallenin istenmeyen olaylara gebe olduğunu da ifade ettik. O yazımızın etkisi henüz kamuoyundan silinmeden mahallede yaşanan bir bıçaklı kavga olayı bizim tespitlerimizi maalesef haklı çıkardı. Yetkililerin ve mahalle sakinlerinin bu sorunların azaltılması adına ortak çalışmalara imza atmasında fayda var.

İyi ki, okurlarımız var

Okurlarımızın bu köşede yazılanlara sahip çıkması en büyük kazancımızdır. Hemen her gün hiç tanımadığım kişilerden gelen telefonlar burada yazma azmimizi artırıyor. Biz bu köşede dile getirdiğimiz meseleler vasıtasıyla toplumsal sorunlara duyarlı kalmaya devam edeceğiz. Bunu yaptığımız sürece okurlarımızın da bizimle kalacağına eminiz.