ALISKANLIKLARDAN vazgeçmek o kadar kolay is degil… Basarabilenlere de, ‘bravo’ yu pesinen hak ediyorlar…
Parti meraki, parti sempatizanligi kendi bünyesinde ‘aliskanlik yapma’ özellikleri tasimasiyla söhret sahibi olmustur. “Kellemi kesseler degismem” temel alt yapisiyla donanimli insanlarimizla, futbol fanatizmine tas çikarir türden bagli topluluklarimiz var, çok sükür…
Varligimiz Türk varligina feda olsun…
Bu kemik nüvenin etrafini çevreleyecek; uzaktan bakan ama yeserecek yer bulsa onlardan daha fanatik olmaya aday, birtakim yüzer – gezer, hem kara da, hem de suda yasayabilme becerilerine sahip tipler vardir…
Ve de bu iki katmanin üstünde, daha yukarilarla dirsek temasi içerisinde, memleket sever görünümlü, ama aslinda ‘kese’ ve ‘bilanço’ düskünü çok elit, oturmasi kalkmasi degisik, takim elbiseleri ve gravatlari bile diger insanlardan farkli parlaklikta olan bir gurup var ki…
Benim favorilerim, benim olmazsa olmazlarim onlar…
Isin en dogrusunu onlar bilirler, sonuçlari kesine yakin onlar tahmin buyururlar. Yalani herkesle, dogrulari ise, isleri yürümediginde, ihaleler de kapilar gösterildiginde de gazetecilerle paylasirlar…
“Sok…Sok…”
“Gerçekler tüm çiplakligiyla burada…”
Zehir zemberek açiklamalarda, iffet ve seref yüzü görmemis laflari dizi halinde okursunuz.
Bunu adi ‘sark tipi siyaset…’
Birçogumuz, ‘batinin’ etrafinda kiyisinda dolanirken… Siyasetimiz, siyasetçimiz o referanslarin yanina bile sokulmak istemez.
Politika üretiminin insan odakli bir is oldugunun farkinda olanlarla yapildigini …
Koltuklarin birer emanet, birer nöbet yeri gibi görüldügü…
Kendisi gibi düsünmeyenlerin de en az kendisi kadar hakki ve hukuku oldugunu içine sindirmis, seçimleri ve iktidar degisikliklerini sölen içerisinde yapanlarin bizden ne fazlasi var dersiniz… Var… Var ki bu haldeyiz…
Bir kere seçmenleri yalana pabuç birakacak kivamda degil…
Yarginin içerisinde siyasetin eli gezinmiyor…
Ve en önemlisi, demokrasiyi ekmek gibi su gibi vazgeçilmez olarak bünyelerine sindirebilmisler.
“Peki biz hangi galaksilerde dolaniyoruz?..”
Seçim barajlarini ‘istikrar…’
Kamufülajli referandumlari ‘ileri demokrasi’ adimlari olarak gördük… Aldatildik…
Bu ülkenin uzun yillarinin darbe paronayalariyla heba edilmesine seyirci kaldik. Simdi kalkmis birileri, üç bes kanuni düzenlemeyi referandumun olumlu sonuçlari gibi anlatmaya çalisiyor…
Yutmaya alistik ya… Ne diyeyim bilemiyorum…
Bu artik parti fanatizminden öte bir sey. Bu: “AKP ne yaparsa dogru yapar, CHP neye karsi çikarsa kabulüm” anlayisinin vazgeçilmez sonucu…
Bu bir türlü sorgulama yetenegi, bir türlü denetleme çitasi yakalayamamis seçmen yapisinin imalati…
Referandum sonucunu önüme iki de bir ‘duvara toslamak’ hafifligiyle servis edenler…
27 Mayis darbesinden birkaç gün önce Izmir de Adnan Menderesi coskuyla alkislayan iki yüz bin den fazla insani… 12 Eylül darbesinden sonra yazilan anayasaya, halkin %92’sinin ‘he’ dedigini bilmiyorlar galiba…
Bunlar hangi duvarlar?…
Cahilden korkulmaz.Anlatirsin, ikna edebilirsin.
Ama… “Ben okur   yazarim” diyen için yapacak çok fazla bir sey yok…
Bizim siyasetçimizin geçim kaynagi iste bu ikinci siradakiler. Çünkü bu insanlarin bilegini kesseniz, partisinin amblemi akar…                          Bundan iyisi can sagligi…
Bizi rahatsiz eden seylerin toplami burada…
Yoksa ne bir partiyle, ne de bir partiliyle alip veremedigimiz yok. Ben “12 Eylül Referandumunda insanlar kandirildi” dedikçe, hep ayni cevabi aldim… “Duvara mi tosladin Mehmet Ergün?..”
‘Aldattik, kandirdik, istediklerimizi bu yolla koparttik’ erdemini hiçbir vakit gösteremezler.
Ki… Bizi üzen ve yarinlar için kaygilandiran konu bu…
AKP Ne isler çevirirse çevirsin; kendinizi, ‘ak’dir evelallah  demek mecburi konumundan kurtaramadikça da…
Söylediklerinizin kiymeti harbiyesi olmaz…