Büyük Torbalı

Bir ekmek de ben atayım

         Bir kişi ilim tahsil etme yolunda uzun yıllarını harcadı. Tanıdık bildik ne kadar meşhur hoca varsa hepsinin ilim halkasında bulundu. Arzusu bütün ilimleri öğrenip cennete gitmekti. Bir kitabı bitirip diğerine başlıyordu. Öyle ki, artık okuyacak kitap bulamadı.

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
Bir ekmek de ben atayım
Nevzat KARATAŞ( n.karatas@buyuktorbali.com )
111 Görüntüleme
15 Temmuz 2016 - 10:29
REKLAM ALANI

(300x250px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.

Acaba daha başka bilmediğim, duymadığım kitap, hoca kaldı mı ki, diye tekrar sordu soruşturdu. Kime sorsa hepsi  onun okuduğu kimseleri tavsiye ediyorlardı. Fakat sorduğu kimselerden birisi  bulundukları şehirden uzakta bir bilgin kişiyi  ona tavsiye etti.

Adam yol hazırlığını yaparak anlatılan şehrin yolunu tuttu. Sıkıntılarla dolu bir yolculuktan sonra tavsiye edilen bilgin kişinin şehrine vardı.  Şehirde oturmadığını, bir ilçede olduğunu söylediler. İlçenin yolunu tuttu. İlçeye gelince hemen evini sordu. Bir an önce onu bulmak ve arzusuna kavuşmak istiyordu.

Fakat o kişinin kasabanın bir köyünde oturduğunu söylediler. Çaresiz köyün yolunu tuttu ve çok geçmeden o köye vardı. Bilgin kişinin evini sordu. Evine vardığında kendisini ihtiyar bir kadıncağız karşıladı. “Bahsettiğin kişi benim kocamdır, şu karşı ovada tarlasını suluyor.” dedi.

MUMYALANMIŞ KESİK BİR KOL

İlim peşinde koşan adamın içine bir kurt düştü. Kendi kendine “Bu nasıl bir âlim kimse ki, hala tarlada uğraşıyor? Bu kadar meşhur bir kimsenin şu anda bir makam sahibi olması,zengin, mal mülk olması  gerekmez mi?” diye düşündü.

Bir an “ bu benim aradığım kimse değil galiba” diye düşündü.  Çaresiz tarlaya vardı, tarladaki tek kollu yaşlı bir adamdı. Selam verdi. Kısa bir hoş beşten sonra derdini anlattı. Tek kollu adam onu dikkatle dinledikten sonra “Yardım et tarlayı sulayalım, eve dönelim, senin konuyu enine uzununa konuşalım.” dedi.

Akşama doğru işlerini bitirip eve döndüler, yediler içtiler, dinlendiler. Sonra bilgin kişi misafirini küçük bir odaya davet etti. İçeriye girince oturmasını ve kendisini dinlemesini söyledi. Ve bir sandığı açıp içinden mumyalanmış kendi kesilmiş kolunu göstererek dedi ki,

    “Yıllarca okudum, okumadık kitap, kapısını çalmadığım hoca kalmadı. Bir gece rüyamda öldüğümü gördüm. Mahşerdeydik, mizan kuruldu. Herkesin günahı ve sevabı tartılıyordu. Sevabı çok geleni  cennete gönderiyorlardı. Sevabı az gelenin sevap tarafına yan tarafta yığılı olan ekmeklerden bir kaç tane koyuyorlar, onunda sevap tarafı ağır basıyor böylece onu da cennete gönderiyorlardı.”

KİMSEYE YEDİRDİĞİN BİR EKMEK  VAR MI

Sıra bana geldi, Beni terazinin bir gözüne koydular, diğer tarafına da sevaplarımı koydular. Sevaplarım az geldi. Ekmekler yakınımdaydı. Birkaç ekmek almak için elimi uzattım. Tam ekmekleri alacaktım bir ses duydum “O ekmekler dünyada fakire yedirilen ekmeklerdir. Sen dünyada kimseye ekmek yedirdin mi de ekmek alıyorsun” ve koluma bir kılıç indi. Uyanınca kolumu yanımda kesik olarak buldum.  İşte bu kollumu saklıyorum ölünce mezarıma koysunlar diye vasiyet ettim. Şimdi çalışıp, çabalayıp kazancımla hayır yapmaya çalışıyorum. Ne demek istediğimi inşallah anlamışsındır.”

Bu anlatılanları dinleyen kahramanımız ne yaptı bilinmez. Ama zengin olmanın, ilim sahibi olmanın, makam mevki sahibi olmanın cennete gitmede pek etkili olmadığı kesindir. Ta ki, malı, makamı, ilmi Allah’ın istediği şekilde kullanalım. Çünkü günümüzde yoğun olarak konuşulan şey “Şu kadar malım, şu kadar  ilmim var ve şu makamı işgal ediyorum.” şeklinde oluyor.

Peygamber (sav) “Tanıdığını, tanımadığını yedir içir; tanıdığına tanımadığına selam ver” derken belki de bu hikâyedeki mesajı vermek istiyordu.” diye düşünüyorum.

 

 

 

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
PİYASALARDA SON DURUM
  • DOLAR
    -
    -
    -
  • EURO
    -
    -
    -
  • ALTIN
    -
    -
    -
  • BIST 100
    -
    -
    -
KÖŞE YAZARLARI
Hava durumu
İMSAK-
GÜNEŞ-
ÖĞLE-
İKİNDİ-
AKŞAM-
YATSI-

Tüm Hakları Saklıdır. Torbalı Web