Kamptan dönen Akbıyık çalışmalarına başladı. İlçe Başkanı Hasan Akbıyık‘a ayrı bir parantez açmak istiyorum. 2014 seçimleriyle kıyaslayacak olursak çok daha aktif ve gelişmelere hakim. 2014 seçimlerinde Adnan Yaşar Görmez, Nurettin Albaş, Behçet Çınar, İbrahim İbişoğlu, Metin Şimşek, Ahmet Özkan gibi isimler aday adayı olmuştu. Aday adaylarının çokluğu bir takım sorunlara yol açabilir endişesi oluşmasına rağmen o dönem bu süreci oldukça iyi idare etti. Partide yaşanabilecek olası küslüklerin önüne geçti. Şimdi de kamuoyunda Abdulvahap Olgun, Özgür Erman Çağlar ve Adnan Yaşar Görmez isimlerinden birinin başkan adayı olacak. Kamuoyunda bu durumun partide bazı çatlaklar oluşturacağı konuşulsa da şuana kadar Hasan Akbıyık, yaşanan durumu çok iyi yönetmeyi başardı. Bugüne kadar ilçe başkanı olarak bir çok seçim atlatan Hasan Akbıyık, yaptığı ılımlı ve sıcak açıklamalarla diğer partilere bu durumu krize çevirmelerine izin vermeyeceklerinin mesajını açıkça verdi.

Özgür’e Atilla Kaya freni

AK Parti’de teşkilatın sevdiği ana kademe, gençlik kolları, kadın kolları ve mahalle başkanlarının büyük çoğunluğunun tercihi Özgür Erman Çağlar’dan yana. Ama kendisini destekleyenler zaman zaman yüksek sesle Çağlar’ı pasif kalmakla suçluyor. Aslında Çağlar kesin olarak aday adayı. Ama Atilla Kaya’dan dolayı saha çalışması yapamıyor. Adnan Görmez’in danışmanı Halit Tunç İzmir de etkili bir gazetecidir. Güneydoğu kökenli olması hasebi ile partinin Kürt damarı ve İzmir basını üzerinden şu söylemi üretiyor: “Atilla Kaya, Adnan başkanı değiştirip yerine kendi kayınçosu olan Özgür Çağlar’ı getirmek istiyor.” Bu söylemden zarar gördüğünü düşünen Atilla Kaya, Görmez’in açılışlarına katılıp birliktelik görüntüsü veriyor. Partide 15 yıl emek vermiş bir ismi ‘kayınço’ kelimesine hapsetmek etik değil. Ama Halit Tunç bunu yapıyor. SKM başkanısın, gel koş. Meclis üyesi oldun, hadi koş. Her türlü görevde koşarken hadi koçum, sen yaparsın. Ama iş belediye başkanlığına gelince yok olmaz, sen kayınçosun, bu tarz belden aşağı vurmak değil de nedir acaba?

MİMAROĞLU’NUN İTTİFAK ÜZÜNTÜSÜ!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde yaşayan herkesin başlıca görevlerinden biri de devletin bekasını kendi menfaatlerinden üstün saymaktır. Çünkü yaşanan bir olumsuzluk bütün meslek gruplarını olumsuz yönde etkiler. Mesela son zamanlarda ülkemize birçok toplum huzurunu bozacak girişimde bulunuldu. Bir takım güçler ekonomik saldırılar, güvenlik alanında saldırılar ve birçok farklı yöntemle ülkemizin uluslararası düzeydeki imajını zedelemeye çalıştı. Bu yüzden AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi‘nin oluşturduğu ‘Cumhur İttifakı’ büyük öneme sahipti. İttifakın bozulması özellikle ekonomik yatırımcıları ve devlet bekasını kendi menfaatlerinden üstün tutanları derinden üzdü. Bu isimlerden biri Torbalı Ticaret Odası Meclis Üyesi Aydın Mimaroğlu, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin yan yana olduğu bir fotoğrafı paylaştı. Üzerine “bu ülkenin size ihtiyacı var” notunu paylaşan Mimaroğlu, yukarıda yazdıklarımı kısaca özetlemiş. Biz kendi içimizde ayrı görüşleri savunabiliriz. Birbirimizi eleştirebiliriz. Ama dışarıdan gelebilecek her türlü tehditte karşı birlik olmak zorundayız.

Uygur’la Demir aynı kazanda kaynamaz

Torbalı’nın yerlisi, yerel siyaseti oldukça yakından takip eden bir abimizle geçen gün oturuyoruz. Konu belediye seçimlerinden açıldı. Kendince çok uç ama partici gözüyle bakıldığında mantıklı bir tezi savunup durdu. Kendisine göre yıllardır tatlı bir çekişme içerisinde olan ve her kulvarda birbirlerine rakip olarak gördüğümüz İsmail Uygur‘la Övünç Demir’in birleşmesi seçimlerde partiye oy olarak oldukça olumlu yansıyacak. Çok düşük bir ihtimal olan bu birleşme olasılığı olaya partici gözüyle bakıldığında kulağa hoş gelse de bir tarafın memnuniyetsizliğine sebep olur. Övünç Demir’in arkasında kendisini her türlü makama yakıştıran, kendisi için çalışan kalabalık bir kitle var. Öte yandan İsmail Uygur’da kamuoyunda güçlü bir imaja sahip. Yani Övünç Demir‘in kendi saflarına katılmasını kabul eder ama kendisi Övünç Demir’in arkasında durmaz. Bu durum Övünç Demir için de geçerli olacaktır. Ben bir birleşme hamlesi olacağını düşünmüyorum. Bu kadar rekabet ve ayrışmadan sonra “günü gelince bir araya gelirler” söz bir temenniden ibaret olsa gerek.