Büyük Torbalı

Hz. Ali ve Ömer’de tevazu

Hz Ali’nin devlet başkanı olduğu bir dönemdi. Hz Ali arkadaşlarıyla otururken birisi yanlarına geldi. Ve zor bir konu ile karşı karşıya olduğunu söyleyerek halifenin bu konuyu çözmesini istedi, sonra da konuyu anlattı.

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
Hz. Ali ve Ömer’de tevazu
Nevzat KARATAŞ( n.karatas@buyuktorbali.com )
262 Görüntüleme
17 Eylül 2016 - 9:10
REKLAM ALANI

(300x250px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.

Allah resulünün ev halkından sayılan, onun damadı olma şerefine nail olan, en zor şartlarda Allah rasulünün yanında yer alan, şehirler fetheden, Allah’ın aslanı unvanını alan Hz. Ali, adamı dikkatle dinledi ve anlatılan konuda adama açıklamalarda bulundu.

O toplumda bulunanlardan birisi “Ya Ebel Hasan (Ey Hasan’ın babası) bence size sorulan sorunun cevabı buyurduğunuz gibi değildir” dedi.

Hz Ali, bu kişinin, bu kadar insanın arasında kendisine itiraz edilmesine hiç içerlemedi. İlminin yüceliği ve fazileti herkesçe bilinen Haydar ( Allah’ın Aslanı)hazretleri: Pekala! Daha iyi bir çözüm şekli biliyorsan söyle, dedi.

O şahıs konuyla ilgili bildiğini dile getirdi ve daha iyi bir çözüm sundu. Doğru olanı kabul etmek mutlaka büyüklüktür. Güneş balçıkla sıvanmaz.

Ali bin Ebi Talib o çözümü çok beğendi. Ve orada bulunanlara şöyle hitabetti: Ben yanılmışım. Hata etmişim. Hata etmemek yalnız ve ancak Zatı Bari’ye (Allah’a)mahsustur. Bu kardeşimiz benden daha güzel bir çözüm önerdi.

Bu davranış Hz. Ali’nin faziletinden hiçbir şey eksiltmediği gibi O’nun faziletine, yüce şahsiyetine ekleme yapmıştır. Bu gün, kaç kişi Onun bu davranışının yanlış olduğunu savunabilir. Bu tür doğruları kabullenebilmek ve paylaşmak da bir fazilet olsa gerekir. Belki en erdemli davranıştır.

Hz ÖMER DE FARKLI DEĞİLDİ

Hz Ömer asabi oluşuyla da bilinir. Dolayısıyla Onun karşısında söz söylemek yürek, cesaret isterdi. Ama O hak ve adalet karşısında eli, kolu bağlı biri gibi olduğu kadar, tevazu hususunda da çok güzel bir örnekti.

Daracık bir yerden geçerken, Hz Ömer kazara bir fakirin ayağına basıverdi. Ayağına basılan kişinin fena halde canı yanmıştı. Ama ayağına basanın halife olduğunu farketmemiş olmalı ki, Fena halde sinirlendi. İnsanın canı yanınca gerçekten dostunu düşmanını ayırt edemez.  Hz Ömer’e “Kör müsün” diye bağırdı.

Hz Ömer “Kör değilim. Bir kazadır oldu. Bilmeyerek bastım. Kusurumu affet” dedi. Dilese adama bir tokat atar veya dövdürür, veya azarlardı.  Ama O, Ona yakışanı yaptı. Özür diledi. Ömer’ de zaten o yakışıyordu.

  “İnsan kendine yakışanı giymeli, kendine yakışanı yapmalı, kendine yakışanı söylemeli, kendinden bekleneni vermeli” diye düşünüyorum.

“Onlar insaflı din büyükleri idiler. Halka karşı hep böyle davranırlardı. Akıllı kimse alçak gönüllü olmalı. Meyva dolu dal başını aşağı doğru eğer. Bu dünyada mütevazi olanları başı ahirette yükselir. Aziz dostum! Hesap gününden korkuyorsan senden korkanların kabahatlerini bağışla” diyor Sadi

Bu örnekleri yüz bin kere yazsak, kürsülerden bangır bangır bağırsak, televizyonlardan yayınlasak inanıyorum ki hiçbir faydası olmayacaktır.

Biz büyükler doğruları, küçüklere yaşayarak göstermeliyiz. Hayatımıza kural olarak koymalı ve uygulamalıyız. Yoksa sonsuza kadar onlar şöyle, onlar böyle diye Avrupa’yı över dururuz. Rabbim, bilmediğimizi bilmemizi ve alçak gönüllü olabilmeyi nasib eylesin.

 

 

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
PİYASALARDA SON DURUM
  • DOLAR
    -
    -
    -
  • EURO
    -
    -
    -
  • ALTIN
    -
    -
    -
  • BIST 100
    -
    -
    -
KÖŞE YAZARLARI
Hava durumu
İMSAK-
GÜNEŞ-
ÖĞLE-
İKİNDİ-
AKŞAM-
YATSI-

Tüm Hakları Saklıdır. Torbalı Web