8-Mart Dünya Kadınlar gününü geride bıraktık. Kadınlar günü dolayısıyla onlara çiçekler verdik ve ülkemizin dört bir yanında etkinlikler düzenlendi. Onlara güzel sözler söyledik fakat birçoğumuzun kafasında olduğu gibi kadınlarımızı yılda bir gün mü hatırlayıp kutlayacağız? Tabiiki de hayır. Mesele kutlamak, eğlence yapmaktan ibaret değil, önemli olan onları anlamaktır. Geçtiğimiz günlerde Özgecan Aslan kardeşimiz üç vahşi tarafından öldürüldü. İçinde merhamet olan herkesin yüreği sızladı. Herkes kendi eşi, kızı, annesinin yerine koydu. Bu olay öncesi ve sonrası daha hala kadınlarımız işkenceye, sapıklığa maruz kalıyorlar.Bu tür olayların artması veya bu tür olayların önünün kesilmesi için neler yapılmalıdır. Eğitime önem verdiğimiz kadar maneviyata da önem vermeliyiz. Çocuklarımız Din’den uzaklaştırılıyor.

Kadınlar günü tüm dünyada kutlansa da şunu herkes çok iyi bilsin ki kadına en çok değer veren İslam dinidir. Çünkü bizim dinimiz cenneti anaların ayaklarının altına sermiştir. Cahiliye devrinde kız çocukları diri diri toprağa gömülürdü, kadına hiç bir şekilde değer verilmez, bir eşya gibi kullanılırdı. Ama Peygamber Efendimiz (SAV) tüm bu cahiliye adetlerini yıkmış, kadını hakettiği dereceye yükseltmiştir. Kadını köle olarak görmemiştir. Kız çocuklarını bağrına basmıştır. Kadınlara karşı iyi ve hayırlı olmasını buyurmuştur. İslamiyet’te de kadın erkek ayrımı yoktur. Allah her iki cinside farklı fıtratta, farklı görevler için fakat birbirlerine karşı sorumlu yaratmıştır. Nitekim rabbimizde “Ey iman edenler…”Ey insanlar…. ya da “Kadın olsun erkek olsun..” diye ayeti kerimelerinde vahyetmiştir. Yani üstünlük ne cinsiyettedir, ne kıyafette.

Kadınlarımız çok önemlidir sevgili dostlar bakınız yurdumuz düşman işgali altındayken sadece erkekler tarafından savunulmadı. Bizim Erzurumlu Nene Hatunumuz var cepheden cepheye koşan. Kağnısıyla askerlere götürdüğü cephane ıslanmasın diye yavrusunun üzerindeki battaniyeyi alıp cephaneyi saran ama kendisi donarak şehit olan vefakârŞerife bacımız var bizim. Yine savaş meydanlarında yiğitçe savaşan, adeta erkeklere taş çıkartan Kara Fatma Anamız var. Tün bunlara rağmen kadına yönelik şiddeti bir türlü anlamış değilim.

Kırılgan bir yapısı olan kadınlarımız bize Allah’ın emanetidir. Onlar her türlü zorluk içinde bizi doğuran, büyüten analarımız, gözümüzden sakındığımız kardeşlerimiz, hayatı paylaştığımız eşlerimiz, canımızdan bir parça çocuklarımız. Kadınlar bizim her şeyimizdir. Rabbimiz birde onların ayaklarına cenneti sermişken biz hangi sıfat ve cesaretle onları incitebiliriz. Artık herkes kadına hakettiği değeri vermelidir.

36 KİLİTLİ ÇELİK KAPI

Her şeyin eskisi güzel der olduk sevgili dostlar. Geçenlerde bir gazeteci arkadaşı dinliyorum. Başından geçen çok kısa bir olayı anlattı. Hanımıyla birlikte çelik kapı satan bir mağazaya girmişler kapı almak için. Çelik kapıcı kapısını satmak için kapıyı o kadar çok övmüş ki,“işte efendim çok güçlü ve dayanıklı kapı, şöyle özelliği var, böyle bir yapısı var, 36 tane kilidi var” demiş. Tabi bizim gazeteci daha fazla dayanamayıp demiş ki,“yahu efendim sen övülecek bir durumu anlatmıyorsun.Sen üzülecek durumu anlatıyorsun” demiş. “Eskiden dedem evden çıkarken çaput sarardı kapıya” demiş. Eskiyi hatırlayanlar çok iyi bilir. Bu çaputuda kapıyı kilitlemek için değil sevgili dostlar evde olmadığını anlamaları için sararlarmış. Yani anlayacağınız kapısını kilitlemeyen bir anlayıştan çıkıp kapılarımıza 36 kilitli çelik kapılar taktığımız bir döneme gelmişiz sevgili dostlar.

O eski komşuluklar yine öyle adeta yerini yabancılaşmaya vermiş. Tuz bittiğinde, salça bittiğinde, çay bittiğinde hemen komşuya koşulurdu. Fakat şimdi bırakın komşuluğu insanlar birbirlerine selam vermez olmuşlar. Bence insanlar biran önce özüne dönmelidirler. Umarım gelecek nesil örf ve ananelerini öğrenerek büyür. Sağlıcakla kalın..