MEŞHUR Kenan Evren öldü. Oysa ben onun ölmesinden çok yaşamasını istiyordum. Yaşadıkça yaptıklarını hissetmesini istiyordum. Maalesef… Hoca cenaze namazında sordu. Merhuma hakkınızı helal ediyor musunuz? Hocanın sorduğu soru helal edip etmeme konusu beynimde (zekamda) iki, üç saniyede büyük bir beyin fırtınası içerisinde gidip geldi. Dedimki kendi kendime bu soruyu bize değil Metrislere, Mamaklara, Diyarbakır cezaevinde yükselen figanlara, Evlerinin bahçesinde gizlice ve korkarak kitaplarını yakanlara, bir sağdan bir soldan asılanların gözü yaşlı analarına, bir çare bulup da yurt dışına kaçmak için çırpınanlara, gözaltına alınan babalarını bir daha göremeyen çocuklarına, dar ağacında, işkence tezgahlarında can verenlere sormalıydı diye düşündüm. Hoca, ‘hakkınızı helal ediyor musunuz?’ dedi. Ben o alışıla gelmiş soruyu hatırladım. Hani hoca bazen der ya, ‘merhumu nasıl bilirdiniz?’ Ben de birden çıkıp hani askerlikte acemi birliğinde tekmil vermeyi öğretirler ya avazın çıktığı kadar bağırarak olacak şekilde. Ben de aynen öyle çıkıp bağırmak isterdim.

Merhum, 1 milyon 683 bin kişiyi fişlemiştir.

Siyasi partileri kapatıp mallarına el koymuştur.

Merhum, sağdan, soldan, ortadan 50 kişiyi idam etmiştir.

Cezaevlerinde 299 kişiyi çeşitli sebeplerden dolayı öldürmüştür.

Merhum, 30 bin kişiyi sakıncalı olduğu için işten attırmıştır.

14 bin kişiyi vatandaşlıktan çıkarmış. 937 sinema filmini yasaklamıştır.

Merhum, 23 bin 677 derneğin faaliyetini durdurmuş,

3 bin 854 öğretmen, 120 öğretim üyesi ve 47 hakimin işine son vermiştir.

Cezaevlerine binlerce suçsuz insanlara işkence yapmış ve onlarda derin yaralar bırakmıştır.

Merhum, 400 gazeteciyi 3315 yıl 6 ay hapis cezası vermiş.

31 gazeteciyi cezaevine sokmuş, 300 gazeteciyi saldırıya uğratmıştır.

Merhum, 300 gün gazetelere yayın yasağı getirmiş,

39 ton gazeteyi imha etmiş,

TBMM kapatmış,

Anayasayı ortadan kaldırmıştır.

İşte ben çıkıp bir acemi asker gibi avazım çıktığı kadar, Merhumu nasıl bilirdiniz sorusuna tekmil vermek burukluğu içerisindeydim. Aslında asıl kızgınlığım ve öfkem sadece buna değildi. 12 Eylül darbesi sırasında ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Türkiye Masası sorumlusuna darbenin haberini ulaştıran diplomatın “Senin çocuklar işi bitirdi” demesiydi. Yani derin yapı ve dış güçler her zaman olduğu gibi yine devredeydi. Önce sağ, sol, İslamcı, Kürt çeşitli fikirlerdeki gençleri örgütlediler sonra sağ-sol olaylarını başlattılar. Daha sonrası ise merhumu nasıl bilirsiniz sorusuna vermiş olduğum cevaptadır sevgili dostlar. Ya bu muhalefetin yaptığına ne demeli? 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasının önünü açan 26 maddelik anayasa değişikliği için 2010 referandumunda destek olmadıkları gibi hep birlikte bu değişikliğe karşı çıktılar. Darbecileri kolladılar. Ne demiştik o zaman yetmez ama evet. Çünkü biz Ak Parti hükümetinin ne kadar doğru bir yolda olduğunu görmüştük. Velhasıl 4 Nisan 2012’de darbenin yargılanmasına başlandı ve darbecilerin tüm rütbeleri söküldü ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldılar. Kim sayesinde? Ak Parti sayesinde. O nedenle televizyonda, “hocanın hakkınızı helal ediyor musunuz?” sorusuna cevap vermek yerine susup kafamı sağa sola sallamakla yetindim.…Sağlıcakla kalın…