Büyük Torbalı

Yaşama ve yaşlanma sanatı

“Hatırlar mısın, sen doğduğunda ağlıyordun ve etrafındaki herkes gülüyordu. Öyle bir hayat sür ki, sen öldüğünde herkes ağlasın, senin yüzünde ise anlamlı bir gülümseme olsun.” (Eski bir tapınak yazıtından-Xsenius İ.Ö.9.yy) 2. Hepimiz doğar, olgunlaşır ve ölürüz. Yaşam süremiz boyunca ruhun, bedenimiz çevresel toplumsal biyolojik etkililer sonucunda yaşlanır. Ama hiçbirimiz aynı şekilde yaşlanmayız. Bedenlerimiz, ruhlarımıza göre, çok daha alışılmış, çok daha genel kalıplar içerisinde yaşlanır.

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
Yaşama ve yaşlanma sanatı
Atiye Tumuklu( atiyetumuklu@buyuktorbali.com )
88 Görüntüleme
11 Temmuz 2016 - 11:32
REKLAM ALANI

(300x250px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.

Çoğumuz, ilişkilerin başladığı gençlik yıllarındaki heyecan, cinsel enerji, merak ile dopdoluyuzdur. Kalbimiz sonuna kadar açık, ruhumuz haz ve heves ile doludur. Ancak, 40-60 yaşları arasında insanlar büyük rüyalarımızdan vazgeçer, yüksek umutlarını bir yana koyar, yaşamı küçük beklentilerin eline bırakır. Ayrıca olanlar da kendiyle ilgili değil, sevdikleriyle ilgili olur.
İhtiyarlık denilen olgu, beyaz saçlardan ve yüz buruşukluğundan çok, artık oyunun oynanıp bitmek üzere olduğunun, sahnenin başka insanlara bırakılma zamanını geldiğini hissettiren bir duygudur.
Yaşlılığın asıl derdi bedenin kuvvetten düşme değil. Ruhun yaşamaya ilgisiz kalmasıdır. Ak bir saçımız, fakat yaşlanmayı istemeyen bir kalbimiz olduğu gerçeğini kabul etmek en doğru olandır.
Özüm, yaşlanıp ihtiyarlamayanlardan. Memleketime her gidişimde çocukluk, ilk gençlik okul arkadaşlarımı ararım. Elbette bıraktığım yerde değillerdir. Yaşam çarkı o günleri birlikte paylaştıklarımı bir yerlere acımasızca savurmuştur. Kimini sırt üstü yatırıp kalkmamak üzere sonsuza yollamıştır. Hayatta kalanlarınsa başına tansiyon, kolesterol belasının sarılmışlığını da yadsıyamam. Yalnız bunların ortak yaşam başarısı, evlat vefası kabilinden kabul ettikleri lüks kaloriferli dairelerinde kendilerini kapamış, örtülü ödenekler gibi oturmalarıdır. Bu da hiç istemediğim durumdur. Durmuş durulmak, olmak olgunlaşmak güzeldir. Bu yaşta olması gereken ve beklenilendir. Bu yana söylenecek söz yok. Benim derdim çocukluklarını, gençliklerini unutmuş olmaları, içlerindeki çocuğu genci öldürmüşlükleri.
Yaşam dinamikleri olağandan hızlı yavaşladığı gibi yönleri ölüme, öldükten sonra olacaklar için hazırlıklara çevrilidir. Sanki bunlar, benimle birlik Tatamanların bostanından hıyar çalmamışlar, Pelvan Halit’in iğdesine taş atmamışlar. Çamurdan patlangaç yapıp, üfürükle çok özel bir yerleri patlatmamış. Dere suyundan etekleriyle kurbağa yavrusu süzerken, Aristofanes’in Kurbağalar korosunu kıskandıran “brekikes kuvak kuvak” diye bağıran mutlu vokalistler değiller.
Asıl gerçek, ortak paydada kotarılanları her iki tarafta anımsar. Özüm bangır bangır anlatırken onlarca sakıncalı bulunup imaj bozacağından yutulmasıdır. Kişiye yönelik çok özellerinin yanından bile geçmeyecekleriyse kesin. Böyle bir yaşam cetvelle çizilmiş gibi düzdür. Birbirlerine benzer. Oysa kimse sütten çıkmış ak kaşık değildir. Unutulansa mutlu insanın mutlu çocuktan olacağıdır.
Onlar beni, deli dolu mutlu çocuk görürken, ben karşımda yüzleri genç ihtiyarlar olarak bulurum. Seyrek olsa da bir araya geldiğimizde aynı tellerden çalmayıp aynı notalara basmadığımızı bilirim. Beni görmekten mutlu olduklarını söyleseler o eski akort bozulmuştur. Biriktirecekleri para dışında yaşam okları, farklı yönleri gösterir. Günde “Kelimeyi-i Tevhidi” kaç kez yinelediklerini söyler, çektikleri tespih sayısını, kıldıkları kaza namazlarının rekâtlarını, tuttukları üç ayları yinelerler. Bu aslında üstü kapalı özüme verilen mesajdır. İbadetin ve kabahatin kişiye özgülüğüne inanırım. Reklama gerek olmadığını bilirim.
Dinin, “toplumum afyonu” diye tanımlayan ve yanlış algılayanlardan değilim. İnançsız insan olmaz gerçeğine inanırım. Kişinin morali üzerinde olumlu etkileri yadsınmaz bilirim. Yeter ki; yapılanlar göstermelik olmasın. Trafik canavarına ve şekere vermediyse; asılacak bacak her kişiye ikidir.
“Onlar mı çabuk ihtiyarladı ben mi genç kaldım?“ soru cümlesini onları görünce kurarım. Ortalama yaşın yükseldiğini duymamış davranışlarına aldırmam. Büyümeyen yanım geriye dönüşü unutmuş, yaşamak için geç, ölmek için erkenleri çevreme toplar, bu apartman çökeleklerini baştan çıkarırım. Anlattıklarımla altlarına işetir, bir güzel apteslerini bozarım. Gezdirdiği yerlerde kısa süreli de olsa o çocuk gözlerini görmektense hiç vazgeçemem. Özünde onların da benim kendi kadar keyif aldıklarını bilirim. Ve bilirim kiher yaşlının içinde hapsedilmiş bir genç insan vardır ve dışarıya çıkmak için deliler gibi çırpınmaktadır.
Yılların geçmesine öfkelenme!
Yapamayacağın şeylerin, yapılabileceklerini engellemesine izin verme!
Bir şey görmeden, bir şey hissetmeden yaşamak, yaşamak değildir. Kalp atmalı, heyecanla coşkuyla çarpmalı. Mutlu yaşamalı. Mutlu ölmeli insan. Bu bir YAŞAMA aynı zamanda YAŞLANMA ve SANATIDIR.
Biline.
“Elbette vakitsiz yılsonu yaklaşıyor.
Sakın “san ne “deme. Sakın deme.
Güğün toprağın denizin olduğu her yerde
Demek ki insanlara yurt olan her yerde
Saatin adı eşit her yerde.” TURGUT UYAR

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
PİYASALARDA SON DURUM
  • DOLAR
    -
    -
    -
  • EURO
    -
    -
    -
  • ALTIN
    -
    -
    -
  • BIST 100
    -
    -
    -
KÖŞE YAZARLARI
Hava durumu
İMSAK-
GÜNEŞ-
ÖĞLE-
İKİNDİ-
AKŞAM-
YATSI-

Tüm Hakları Saklıdır. Torbalı Web