“Bir Söz” : : “Eger bir yerde kitaplari yakiyorlarsa, orada eninde sonunda insanlari da yakacaklardir.” Heinrich Heine
Arif Damar; bunca yillik tecrübe, birikim ve ustaligina ragmen; daha az yazip, daha çok çalisiyorsa; bundan çikaracagimiz dersler olmali. Bu tavriyla siirden yana oldugunu ve siirin zaaf kabul etmez bir gerçeklik oldugunu bellegimize kaziyor. Sair; hem bu konudaki eksik bilgilerini tamamlamak; hem de siirin üstüne yeni bir seyler eklemenin samimiyeti içinde olmak zorundadir. Aksi halde, ikinci, hatta üçüncü sinif metinlerle bir kirlenmislige malzeme olmaktan baska bir amaca hizmet etmemis olacaktir.
Söyledikleri çok önemli oldugu için üzerinde duruyorum. Konuyla ilgili Ahmet Arif’i örnekleyerek söyle devam ediyor: “Örnegin Ahmed Arif “Hasretinden Prangalar Eskittim” kitabindan sonra siir kitabi çikarmadi. Ama oglu tuttu ‘Yurdum Benim Sah Damarim” diye kitap çikardi. Babam bu kitabi çikarmak istiyordu dedi. Dogru söylemiyor. Bu kitap Ahmed Arif’in basarili siirlerini de gölgeledi”* dedi. Bundan yapacagimiz çikarsama kanimca su olmalidir. Çok eser meydana getirmek degil esas olan nitelikli ve simdiye kadar birike gelen siir bilgisini tasimasi ve sairin bundan fazlasiyla yararlanmis olmasidir. Hatta yarardan da öte buna bir katki saglamis olmasidir.(Devam edecek)
Emily Elizabeth Dickinson (10 Aralik 1830 – 15 Mayis 1886) ABD’li kadin sair. Unlü bir avukatin kiziydi. Emily Dickinson’in ölümünden (15 Mayis 1886) kisa bir süre sonra, kiz kardesi Lavinia ablasinin odasindaki kilitli bir çekmecenin içinde, titizlikle düzenlenmis yüzlerce siirin varligini kesfederek derin bir saskinliga düsüyordu. Edebiyat tarihinin en ilginç “kesifleri” arasinda yer alan bu olay, yasadigi yillarda hemen hemen hiç kimsenin tanimadigi bir sairin, kanimca 19. yüzyil Amerikan sairlerinin en büyüklerinden olan Emily Dickinson’in dünyayla tanisma sürecinin de baslangici olmustur.
Dis dünyayla olan iliskisi ve deneyimleri sinirli olsa da, gerçek bir isyanci olan sair toplumda sorgulamadan kabullenilen, fark edilmeden boyun egilen toplumsal cinsiyet rollerine, özellikle kadinlarin mahkûm edildigi bogucu yasamlara baskaldirir.
Yaratici ve imge gücü yüksek bir edebiyatçidir. Emily Dickinson ilk siirlerini yazmaya basladiginda, neredeyse hiçbir egitim almamisti. Henüz Shakespeare’i ve klasik mitolojiyi bilmiyordu.
1920′lerde ise, ABD’deki en çok sevilen sairlerden biri olmus ve ünü bugüne degin sürmüstür.
Christian Johann Heinrich Heine (13 Aralik, 1797 – 17 Subat 1856), 19. yüzyilin en ünlü Alman sairlerinden biridir.
1825’de Hukuk Diplomasi’ni aldi ve ayni zamanda dinini degistirek Protestanligi seçti. Aksi takdirde birçok Yahudi gibi haklari kisitlanacakti, Yahudi’lerin üniversitede profesör de olmasi yasakti. Heine’nin birçok siiri besteciler tarafindan alinmis ve sarki hâline getirilmistir.
Heine, 1831 yilinda Almanya’dan ayrilmis ve Paris’e gitmistir. Orada ütopist sosyalistler ile arkadasliklar kurmus ve sinif ayrimsiz, esit toplum telkinleri veren Count Saint-Simon’un yolundan giden insanlar ile tanismistir.
Heine yasaminin geri kalan kismini Paris’de geçirdi ve Almanya’ya sadece bir kez 1843’te bir ziyaret için gitti. Eserleri Alman otoriteleri tarafindan men edildi.
Behçet Necatigil, (16 Nisan 1916- 13 Aralik 1979)
Istanbul Yüksek Ögretmen okulu ve edebiyat bölümünden mezun oldu. Kars‘ta, Zonguldak‘ta, Kabatas Erkek Lisesi‘nde ve Istanbul Egitim Fakültesi’nde edebiyat ögretmenligi yapti. Kabatas Erkek Lisesi’nde Demir Özlü, Hilmi Yavuz gibi yazar ve sairlerin ögretmeni oldu.
Siir kitaplari disinda, düz yazilarini topladigi Bile/Yazdi adli eseri de bulunmaktadir. Almanca‘dan çeviriler yapan Necatigil, radyo oyunlari da yazmistir
Sair bir sözcüge, bir söyleme, bir dizeye birden fazla anlam yükleyerek ilk bakista basit gibi duran siirlerin sihirbazidir. O basit gibi duran siirleri okumak çok keyif verir, derinine inmek için okuyucudan çaba ister siir;neredeyse bir Behçet Necatigil mihmandarina gereksinimi vardir okuyucunun. Onun siirinde anlam tek degildir.
Seyhan Kurt, Fransa’nin Grenoble kentinde dogdu. Lyon’da École Les Marronniers, Collège de Jean Jaures, Mersin Dumlupinar ve Mersin Mut Lisesi’nde okudu.
1992 ve 1993’te Mersin Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde soyut tarzda ve yagliboya teknigiyle yaptigi resimleri iki kisisel sergide topladi. Izmir’de dramatik yazarlik dersleri aldi. Fransiz Dili ve Edebiyati ve Sosyoloji ögrenimi gördü. Italya ve Yunanistan’da arastirmalarda bulundu. Selçuk Universitesi Sosyoloji Bölümü’nden Jean Baudrillard, Simülasyon Kurami, Tüketim Toplumu ve Kültürü konulu çalismasiyla mezun oldu. Atatürk Universitesi Felsefe Bölümü’nden akademisyenlerin hazirladigi Osmanli Felsefe Çalismalari’nin editörlügünü üstlendi. Siirlerinin bazilari Fransizca, Ingilizce, Almanca ve Yunanca’ya çevrildi. 1997’de yayimlanan “Hüznün Sözyitimleri” adli çalismasiyla deneysel bir üslupla ve felsefi imgelerle klasik siir anlayisinin disina çikti.
Siirle kalin
“Konu Sairlerden”
Kalbim, Unutalim Onu
Kalbim, unutalim onu!
Sen ve ben, bu gece
Onun sicakligini sen
Isigini ben unutayim
Basarabildiginde,dua et bana
Bakarsin zihnim karisabilir.
Acele et, oyalanirken sen,
Animsayabilirim onu
Emily Dickinson
Çeviri : Mehmet Bardakçi
********************************
Isirik Fazlaydi
Bak o eski rüya geri dönüyor;
Yukarda yildizlar, mayis gecesi,
Ölümsüz sevgiye yeminler ettik
Oturup ihlamur altinda hani.
Baglilik yemini, üstüste yemin,
Konustuk, öpüstük, güldük seninle,
Tuttun bilegimden isirdin beni
Verdigim sözleri tutayim diye.
Ey gözleri duru duru güzelim,
Ey disleri ak pak, karlardan beyaz,
Yeminler ortama uygundu ama
-Gücenme- isirik fazlaydi biraz.
Heinrich Heine
Çeviri: L. Sami Akalin
*********************************
Aci Utanmak
Büyüsün küçülmen,
Bu senin yakinin!
Yaklastin mi sagliginda
Simdi de uzaksin!
Duyur istersen
Ilanlar ne yapsin?
Ana baba kardes
Yasarken ne yaptin?
Görseler gazetelerde
Dostlar tedirgin
Bir iki telefon
Yeter üç bes akraba.
Yükler agir kaldirdiniz
Kirik, ezik bir yigin.
Göm, gömülmez
Utancin, uzakligin.
Behçet Necatigil
***********************************
Asiklar Için Requiem
Erkendir çogu sözler kanadiginda içimizden
esyanin çamuru içinde ruh ergendir
Ben defterimi çoktan kapadim ete kemige
aynada içimi seyrederken
Bir kahvenin kirk yillik hatiri
bir harfin veda kivrimiyken
hayat,
dersini bastan almayi
ögrendi ikimizden.
Seyhan Kurt